Bir Japon Atasözü der ki, Ruhun ilacı kitaptır.
Yıllar önce ne zaman Ankara'ya gitsem ilk uğrak yerim Zafer Çarşısı, sonrası Kızılay Dost Kitapevi idi. Ayrıca aynı Zafer Kitaplığı çeşitli eserlerle kuşanmıştı.
Aynı semtte büyük sinemanın geniş salonunun çok büyük bir kitaplığı bulunuyordu.
12 Mart- 12 Eylül sonucu Zafer Kitapevleri kapanmıştı.
Geçtiğimiz yıllar depremden evvel 2022 yılı Kasım ayında Ankara ziyaretinde Dost Kitapevinde istediğim hiçbir kitabı bulamadım. Örneğin İş Bankası yayınları, Lozan Barış Konferasını çeviren Seha Meray sonrası aynı bölgede günlük İstanbul gazeteleri yoktu.
Geçtiğim yıllarda aradığım kitaplar Konur Sokak’ta kitapçılarda bulunurdu. Yıllar öncesi Dost Kitaplığına bakarken bir kitap dikkatimi çekti:
İskenderiye Kütüphanesi… devamlı olarak bu kütüphane ile ilgili araştırma yaptı ve İskenderiye kütüphanesi bizim de çekim alanımız oldu.
İskenderiye Kütüphanesi bizim çocukluk yıllarımızda babamın okuduğu bir kitaptı, hemen kitabı aldım ne kadar sevindim.
Gazeteler 28 Mart – 3 Nisan arası dönem dünya genelinde Kütüphaneler Haftası olarak kutlandığını yazıyor.
Kütüphanenin var olduğu çevrede yaşam canlıdır. Kitap yaşama bilgi ve coşku katar. Ne demişti yazar; ‘okuma tutkusu olan öğrenmeye meraklı kişidir. Bir kitap okudum dünyam değişti’, ama geri kalmış ülkelerde öğrenmenin bedeli vardır. Platon, ‘gerçeği öğrenmek istiyorsan ötesine bak’ demişti. Sonuç yazı makinesi… Matbaa keşfiyle ilgili yazar Özdemir İnce, Söz ve Yazı kitabında şöyle der.
Gutenberg’in matbaayı çalıştırmaya başladığı 1450 yılından sonra bazı toplumlarda sözün yerinin yazının olması, halkı ve kişileri etkilemeye başlaması birtakım kurumları rahatsız etti.
Evet tıpkı Köy Enstitüleri gibi.
Günümüzde Ortadoğu, Asya ülke insanları neden sürekli kurgusu içinde bilim eksikliği… yani matbaanın batıdan 300 yıl sonra gündeme gelmesi örneğin Osmanlı aydınlarının 1729 yılında açtıkları basım evi 1742 yılında bu süreç içinde 13 yıl boyunca tarih, coğrafya sözlük türünden sadece 17 kitap basılabildi.
1789 tekrar basım evi kuruluncaya kadar 42 yıl geçti maalesef Doğu toplumları sözü yenemediler
Anadolu’nun her karış toprağında uygarlık vardı, ama toprak uyandırılmadı. Ne zaman Antakya’ya gitsem eski Amik gölünü hatırlarım.
Bir zamanlar yaşam dolu ova şimdi sessiz!
Adana fabrikalarını pamukla besleyen ova, kurutulan göl, sanki geçmişine ağıt yapmakta; tıpkı Kudüs’teki ağlama duvarı gibi.
Ne demişti Nazım Usta, ‘köylünün toprağa ihtiyacı var /Toprağın da makinalara’. Genelde Nobel ödüllü Sovyet yazarı Mihail Şolohov’un kitaplarını okudum. Durgun Akardı Don’da toprak uyanırsa, uyandırılmış toprak biziz. Sanki yeni ufuklara taşırdı.
Şolohov genelde toprak uyusa ve bizler uyanırdık. Sanki Şolohov’u Nobel ödülde yaptığı konuşmada batı dünyasını eleştirdi:
“Şöyle ki Batı dünyası Sovyet yazarlarının emirle kitap yazdıklarını söyler.
Sayın misafirler, insan yaratıcılığı asla baskıyla kendini ifade edemez, yaratıcı olamaz. Bazıları Rusya edebiyatı ile sanki rekabet eden ayrı insanmışız gibi yanlış bir görüş ortaya koymak istiyorlar.
Rusya edebiyatı Tolstoy, Turganev, Çehov, Gorki bu usta yazarlar bizim öncümüzdü. Ordan beslendik, elbette Fransız edebiyatı Viktor Hugo, Zola bizlerin alfabesiydi.
İnsanlık korkunç bir dünya savaşı yaşadı. Nazi Almanya’sını yenmek sıradan bir olay değildi. Sovyetler bu savaşta öncü oldu. Bunu hatırlatmak isterim.
Rusya gibi bir tarım ülkesi on yıl içerisinde makina çağını başarmasaydık Nazi tekniğini yenemezdik. Bana verdiğiniz ödülü ülkem adına alıyor ve selamlıyorum.”
Bazen insan düşündüğü zaman insanlar neden kitaptan korkarlar, yazarımız Ahmet Hamdi Tanpınar’dan okuyalım,
“Kitaptan niçin korkarlar bir türlü anlayamadım, kitaptan korkmak insanın düşüncesinden korkmak, insanı kabul etmemektir. Kitaptan korkan adam insanı mesuliyet hissinden mahrum ediyor demektir.
Bırak senin yerine ben düşüneyim demektir fakat kitabı okumakla demek arasında hiçbir fark yoktur.”
Genel olarak geçmiş yıllarda yanımızda gazete, kitap taşımak farklı bir kişilikti.
Günümüzde gazeteleri alıp okurken kapanan kitapçılar içimizde bir hüzün yaratmakta,
Taksimin asırlık kitapçısı kapandı ve bir tarih daha kayboldu. 20.ci yüzyılın başından beri İstanbul’un en eski kitapçısı olarak bilinen Librairie de Pera kepenkleri indirdi. Kitapevi 1920’lerde kurulmuştu.
Tarihten günümüze kadar kitap yakma İsa’dan önce 333 yılında İskenderiye kitaplığını kim yaktırdığı, hala tartışılmakta.
Kitap yakmada Romalılar önder. Roma imparatoru Sezar, Mısır seferinde gemisi İskenderiye’ye yaklaştığı zaman dikkatini muhteşem bir mimari eser çeker.
Yakınlarına sorar; ‘bu karşıdaki muhteşem mabet nedir?’
“Sezar, gördüğün mimari eser bölgenin en büyük kütüphanesi, öyle ki bölgenin en büyük alimleri orada görev yapmakta. Ayrıca İskender Yunandan Elen kültürü almış felsefeciler var.”
Sezar; “O zaman Mısır’da işimiz zor.”
Kütüphanenin içinde üniversitede uzay sırrı tartışılmakta…
İnsanlığın medeni dünyası eski Mısır’la başlar.
Mısırlı Kleopatra’nın Roma imparatoriçesi olması tesadüf mü?
Hayır, Kleopatra genel kültürden beslendi.
Genelde her kütüphane bir üniversitedir.
Kütüphaneler haftası tüm insanlığa kutlu olsun.