Halit KATKAT

Tarih: 06.03.2018 20:31

İşletilmeyen Bir Demokrasi Kurumu Olarak Kent Konseyi-2

Facebook Twitter Linked-in

Şimdi burada bileşimin bu kadar geniş tutulmasına bakılınca her ne kadar devlet bürokrasisi ağırlıklı olsa da kentte en geniş demokratik temsiliyeti sağlayan bir meclis olduğu anlaşılıyor. Kentte bulunan; TBMM´de olsun ya da olmasın bütün partilerin temsilcilerinin, işçi ve memur sendikalarının, mühendis ve mimar odalarının, baroların, esnaf odalarının, kooperatiflerin, üniversitelerin, mahalle muhtarlarının, başta çevre derneği olmak üzere her türlü derneğin temsilcileri ve ayrıca kadın ve engelliler meclisi katılımını öngören bir konsey... Bu kadar geniş temsil olanağı bulunan bir konseyin o kentin yada ilçenin en yetkili karar ve onay meclisi olması gerektiği çok açıktır. Bu kadar geniş katılımın olduğu bir meclis neden kentin en yetkili organı olamaz? Bu konsey, kent halkının mesleki ve kitle örgütleri aracılığıyla yönetime katılımını sağlayan bu gün uygulanabilecek en demokratik yerel organ olma özelliği taşıyor.
Kent Konseyi Yönetmeliğinin birinci maddesinde konseyin amaçları ise şöyle açıklanıyor: 'Bu Yönetmeliğin amacı; kent yaşamında, kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım, yönetişim ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışan kent konseylerinin çalışma usul ve esaslarını düzenlemektir.'
Amaçlarında açıkça belirtildiği gibi Kent Konseyinin bir kentte yönetişim ve yerinden yönetim ilkelerini ve halkın doğrudan kentin yönetimine katılmayı hayata geçirmeye çalışan bir meclis olduğunu anlıyoruz. Hesap verme ve hesap sorma ilkesi; yerel yöneticilerin harcamaları, çalışmaları, yaptıkları kent planlarının bu konsey tarafından denetlenmesini de kapsar. Konseyin karar verme yetkisi ve denetleme yetkisi olmazsa bu hesap verme ve hesap sorma ilkesi nasıl işleyecektir? Konsey karar yetkisi olmadan kentin hak ve hukukunu nasıl koruyacaktır? Bu yetkinin doğrudan halka veya temsilcilerine verilmesi kaçınılmaz bir demokrasi ilkesi değil midir?
Kent konseyinin yetkili meclis olması aynı zamanda kentin yağmalanmasının rant hesaplarının da önüne geçecektir.
Bu konseyin belediye meclisinden daha yetkili olarak düşünüldüğü şuradan belli ki; birincisi belediye meclisinde sadece barajı geçen bir kaç partinin meclis üyeleri var; ama kent konseyinde ise kentte teşkilatını kurmuş tüm partilerin temsilcileri var. İkincisi ise belediye meclisinden çok daha geniş kitleyi temsil oranına sahip.
Örneğin 'Çevreye duyarlılık' ilkesi de kentin havasını, suyunu ve doğasını kirletenlere karşı sadece basın açıklaması yapılsın, sözlü tepki gösterilsin ya da rapor yazılsın diye değil; elbette bu da olabilir ama esas olarak doğal çevrenin doğrudan kentte yaşayanların örgütleri vasıtasıyla kendi havasına, suyuna ve toprağına sahip çıksın diye konulmuş olması gereken bir madde. Bu da konseyin kullanacağı yetkiler sayesinde olacaktır. Yani çevreyi kirletenlerin engellenmesi ve kent sakinlerinin daha temiz bir çevrede yaşamaları için karar alma yetkisi; aldığı kararların yerel yöneticiler tarafından uygulanma zorunluluğu olması gibi... Bu konuda kent konseyinin devreye girmesi çevrenin bozulmasını engelleyeceği gibi çevrenin bozulması umurlarında olmayan termik santralci, taş ocağı işletmecisi, tarım alanlarının imara açılması gibi işlerde çıkarı olanları rahatsız edecektir elbette... Kent konseyinin işletilmemesinin bir nedeni de bu olabilir mi caba?
Yine kentin imarı, şekillendirilmesi ve halktan toplanan bütçenin halk yararına kullanılması, kentte oturan ve en çok söz söyleme hakkı olanların oluşturduğu bu konsey tarafından tartışılıp karar verilmesi daha uygun değil mi?
Sosyal yardım ve dayanışma ilkesi ise, kentte ihtiyacı olanların ihtiyacının bir partinin yandaşı olma durumuna göre değil; konseyin kararı doğrultusunda hakkaniyetli ve adaletli olarak karşılanması kent yoksullarının dilenci konumundan kurtarılması amacı doğrultusunda tüzüğe konmuş bir madde olsa gerek...
Ancak AKP iktidarı, her ne kadar bu uluslararası anlaşmayı kabul etmek zorunda kalmışsa da sonradan, kendine ayak bağı olur, anlayışıyla bunu işletmemiş ve yetkili bir organ olarak görmemiştir. Ya sadece belediyelerin uzantısı, yan kuruluşu olarak görmüş ya da çoğu belediyelerde olduğu gibi hiç kurulmamıştır.
İktidar partisi bu konseyi ayak bağı olarak görüp çalıştırmazken peki muhalefet partileri bu konseyi kendi belediyelerinde çalıştırdı mı? Hayır. Yasa gereği belediye başkanı seçildikten sonra üç ay içerisinde seçimle belirlenmesi gereken Kent Konseyi, hemen hemen tüm belediyeler tarafından ya hiç oluşturulmadı ya da belediyenin yan kuruluşu veya uzantısı olarak çalıştırıldı; bir yetkili meclis olarak ise asla düşünülmedi. Devamı yarın


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —