Mehtap Sert


Karakolda Kadına Şiddet Olmasın

Mehtap SERT


Hukuk devleti olmanın gereklerinden biride şiddete uğrayan kadının travmasını tetikleyen şiddetin önüne geçebilmektir. Ülkemizde kadınların %52 ile %66'sı sözel şiddete, %15 ile %65'i fiziksel şiddete, %24 ile %55'i psikolojik şiddete, %13,5 ile %19,3'ü ekonomik şiddete, %6,3 ile %15'i cinsel şiddete maruz kalmaktadır.

Şiddet gören kadınlarda travmatik davranış bozukluklarından kaynaklı korku, kaygı, utanç, öfke, depresyon, kendini suçlama, kendisine saygısını kaybetme gibi sorunlar görülmektedir. Bu sorunlar çaresizlikle birlikte kadında güç dengesizliğine ve kendine yönelen herkesi tehdit olarak algılamasına neden olabilir. Bu yüzden şiddet sonrası ilk başvuru merkezlerinden biri olan kolluk merkezlerinin bu konuda hassasiyetle davranması gerekir. Başvuru anında yapılması gereken prosedür uygulanmadığında failin aklanması ile sonuçlanan durumlar yaşanabilmektedir. Sahada yaşanan deneyimlerden örneklersek G:Ç cinsel şiddet ve fiziki şiddet başvurusu ile karakolda şikayetçi olmuş ve hastaneye muayene için götürülmüştür. Ancak o dönem grevde olan hastane personeli tarafından cinsel şiddet prosedürü uygulanmadığı için deliller yok olmuş ve fail cinsel şiddetten ceza almamıştır.

Toplumsal kodlarımızdan kaynaklı kadın erkek ilişkilerindeki güç dengesizliği, şiddete maruz kalan kadının travmatik olarak kendini daha güçsüz hissetmesi ile şiddet şikayet dilekçesine doğruda yansımıyor. Cinsel şiddete maruz kalan kadının belki de şiddet sonrası görmek istemeyeceği ilk şey erkek iken kadınların ifadesini erkek personel alıyor. Kadınlar bu durumda birçok ayrıntıyı aktaramıyor. Aktarmak için çaba gösterdiğinde karşılaştığı muamelede buna engel olabiliyor. Sahadan dinlediğimiz şiddete maruz kalan kadınlar erkek polislerin oturuş şeklinden, ifadeyi alırken kadına onaylamayan gözlerle bakışından, şiddeti tanımlamasından, barıştırmaya çalışmasından çok daha fazla mağdur olmaktadır. Devlet memuru olması sıfatıyla belli çerçevede davranış kültürüne sahip olması gereken kolluk maalesef bu standarttan çok uzakta. Şiddete maruz kalmış kadının karşısında kendisini kahvehanede sanan ve kadının karşısında bacaklarını açarak oturan memurdan tutun da ellerini ensesine koyup sallanan, tamam oraları geç diyerek suçu tanımlayan ayrıntıları yazmayan personelden, ifade esnasında başka konular için içeri girip çıkan personele kadar geniş sıkıntılı bir süreç söz konusu. Üniformalı şiddeti bugüne kadar kurumsal açıklamalarla çok çalışıyorlar, yoğunluk vs. gibi açıklamalarla aklanmaktadır. Hukuk güvenliğinin ilk ayağı kolluk hakkında kadınların tereddütsüz güvenme gibi bir hali söz konusu değil.

Kollukta yaşanan eksiklikler mevzuatın yetersiz oluşundan kaynaklanmıyor.  Kanun aile içi şiddet ve cinsel şiddet büroları ile ilgili düzenleme getirmiş ancak uygulamada kadın personel odaklı bir düzen kurulamamıştır. Elbette ki erkek personelin tamamen duyarsız ve prosedürü uygulamayan kişiler olduğu gibi bir iddiamız yok. İstisnalarda vardır. Ancak biz hukukçuların söylediği şiddet maruz kalan kadının ilk anda erkekle yüzleşmek istemediği gerçeğidir. Kanuna uygun, kadını önceleyen bir seçenek mümkün mü? Elbette mümkün.

8 Mart çalışmalarımız kapsamında bizi misafir eden Dörtyol Emniyet Müdürü, aile içi şiddet bürosunda beş kadın personelin görevlendirildiğini ve ilk anda bir kadın personelin tek görüşme gerçekleştirerek tüm ayrıntıları dinlediğini aktardı. İfade alınırken odaya giriş çıkışı yasakladığını ve mümkün olan tüm ayrıntıların ifadeye aktarılması konusunda hassasiyet gösterildiğini de ekledi.

Tarzın şehire yansımasının etkisiyle kadına şiddet verilerinde yüzde 12 azalma olmuş. Şiddetsiz bir dünya yaratmak mümkün. Biraz çaba ile var olan koşullar kadın lehine düzeltilebilir.