Meral Tabakoğlu TOKSOY


KASIM’IN SON HAFTASI ÖNEMLİ GÜNLER

Meral Tabakoğlu TOKSOY


Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk 24 Kasım 1928’de Millet Mektepleri Başöğretmenliğini kabul etti. 24 Kasım 1981’de Atatürk’ün 100. Doğum yıl dönümünden bu yana da öğretmenler günü olarak kutlanmaya başlandı. Öğretmenliğin kutsallığını, toplumdaki önemini, gençler ve çocuklar üzerindeki emekleri vurgulamak, onları onore etmek için her yıl çeşitli  etkinliklerle kutlanıyor.

Benim öğrenciliğim sırasında, öğretmenler günü henüz yoktu. Yani o özel günde öğretmenimize alınacak hediyenin telaşını yaşamadık. Biliyorsunuz, bir aralar bu anlamlı gün amacının dışına çıkmaya başlamış, öğrencilerden önce veliler, öğretmenler gününü hediye yarışı çılgınlığına çevirmişlerdi. Ekonomik durumun ağırlaşması bu çılgınlığın hızını kesti sanırım.

Öğrencilik yıllarımı düşündüğümde, köyün veya ilçenin ötesini görmemiş çocuklar için öğretmenler dokunulmazdı. Saygıda kusur edilmez, bahçeden koparılan bir dal çiçek veya bazen de sobada yakılacak odun hediye sayılırdı… Bahar ayında portakalların çiçek açmasıyla, iğneyle kuyu kazarcasına ipe dizilen çiçekler, öğretmenimizin boynuna kolye olurdu. Gönülden armağan edilen bu mütevazi hediye iki tarafı da mutlu ederdi. 
En anlamlı bulduğum ve belki de yazılarımda daha önce paylaşmış olduğum,
beni hala duygulandırıp, şaşırtan şey ise; okul paydos olup evlerimize dönerken, öğretmenleri taşıyan taksi arkamızdan yaklaşınca, yol kenarına boncuk gibi dizilip onları selamlamamızdı. Onlar da bize sevgiyle, neşeyle el sallardı… 
*
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü. 1999 yılında, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun aldığı kararla ilan edildi.
Bugünün seçilme nedeni bildiğimiz gibi, 1960 yılında Dominik Cumhuriyeti’nde Mirabal Kardeşler olarak bilinen, üç kız kardeşin, 31 yıl (üstümüzden uzak olsun) ülkeyi yöneten Rafael Trujillo’nun kışkırtması sonucu öldürülmeleri. Yıl, 25 Kasım 1960. 
25 Kasım’da İskenderun’da düzenlenen yürüyüşe kadınlarımızın yeterli ilgiyi göstermediğini düşünüyorum. Buna dikkat çekmek isteyen bir arkadaşım; “Şiddet görmeyen kadınlar, görenlerin hakkını aramaya geliyor” dedi. Söylediğine kısmen katılıyor olsam da “Şiddet görmeyen kadın var mı sence? Mesela; trafikte hiç sıkıştırmadılar mı?” diye soruyorum. Bilmeden, tam da yarasına parmak bastığımı anlıyorum. “Oo 1976, 77 yıllarıydı araç kullanırken şapka takıyordum tırlar sıkıştırmasın diye…” o kadar canından bezdirmişler ki kurtulmak, rahat etmek için bu yolu bulmuştu.
Tacize ve şiddete uğramayan kadın yoktur bu yüzden. Bildiğimiz gibi şiddetin tacizin bin türlüsü var ve biz kadınların payına bunların en azından birkaçı daima düşüyor. Hem de sadece eğitimsiz, cahil, magandalar tarafından değil. Entel dantel, kelli felli adamlar bile yapıyor. Hiçbir şey göründüğü gibi değil yani… ama artık eskisi gibi değil kadınlar. Gerçekten de çok cesur kararlar alıp, cesur çıkışlar yapıyorlar ve bu bizlere umut vadediyor. Çocuklarına susmayı değil, çığlık atmayı öğreten bir nesil var artık şükürler olsun… 
*
Ve… 27 Kasım. İskenderun Ses Gazetesi 36 yılını geride bıraktı… İnsan ömrüyle kıyaslandığında, yolun yarısını geçmiş, olgunlaşmış bir “SES!” 
Sevgili arkadaşımız Ayşe Figen Arlı ve değerli eşi Haluk Arlı’nın, 1988 yılında başlattıkları yolculuk emin adımlarla devam ediyor. Hem de bütün olumsuzluklara rağmen. Altı Şubat depremi onları ve daha nicelerini bizden koparıp aldı. Gazete binası kullanılamaz hale geldi. Bu şartlar altında bile “SES” sesini duyurmayı sürdürdü.
Depremden on ay sonra konteyner ofiste basılı yayına yeniden geçti. 
Normal şartlarda sevinç içinde verilecek bir haberi, ne yazık ki içimiz buruk veriyoruz. Çünkü o gazete anne ve babasını, bizler biricik arkadaşımızı, dünya ise, onu yaşanır kılmaya çalışan bir değerini kaybetti… 
Kıymetlimiz Ayşe Figen Arlı’yı ve kaybettiğimiz tüm canları daima rahmetle, sevgiyle anacağız.
*
Kasım ayında İskenderun’da birçok tiyatro oyunu sergilendi. Ben sadece Macbeth’i izleme fırsatı buldum. En iyi tek kişilik performas ödülü sahibi Sertaç Yekeboğa, muhteşem oyunculuğuyla aldığı ödülün hakkını veriyor. Oyuna gençlerin gösterdiği ilgi memnun ederken, yaşıtlarımın ilgisizliğinin ise farklı farklı nedenleri var sanırım. Belki de 2024 emeklilik yılını kutluyorlardır(!)
Aralık ayında da duraksamadan oyunlar sergilenmeye devam ediyor. İskenderun Belediyesi Kültür Sarayı sitesine girdiğinizde hepsini görebilirsiniz zaten. Ben yine de birkaç tanesini hatırlatmak isterim.

13 Aralık, Kürk Mantolu Madonna.
Dram.
Oyuncular: Ekin Aksu, Kıvanç Kürkçü, Duygu Dalyanoğlu, Şebnem Özinal, Taner Barlas.
İzleme fırsatı yakalayacak olanlara şimdiden iyi seyirler…