İNSAN HAKLARI PERSPEKTİFİNDEN 6 ŞUBAT DEPREMLERİ - TIKANMA NOKTASINDA BİR KONFERANS” başlığı altında 25 Mayıs 2024’te gerçekleştirilen konferansın başlangıç aşamasını oluşturduğu yeni bir faaliyet programı hazırlamanın, bu demokratik kitle örgütlerinin ortak çabasının ve mutabakatının bir neticesi olması gerektiği artık yadsınamaz bir gerçektir.
Bu minvalde, sizleri kuruluş aşamasında bulunan DEPREM DAYANIŞMA KONSEYİ’ne üye olmaya ve TIKANMAYI AŞMAK İÇİN 2024/25 PROGRAMI’nı hazırlamaya davet ediyoruz. Bu daveti kabul etmenizden büyük bir memnuniyet duyacağımızı belirtiriz. Fikir vermesi açısından ön taslak olarak ekteki programı dikkatlerinize ayrıca sunuyoruz.
Şimdiden ilginiz ve duyarlılığınızdan dolayı teşekkür ederiz.
Saygılarımızla
1) DEPREM DAYANIŞMA KONSEYİ’NİN KURULUŞU
•Konseye üyelikleri süreç için belirleyici olacak ilk kuruluşlara davet gönderilecektir. Gönderilen davetlere yanıtlar için 1 Temmuz’a kadar süre verilmesi öngörülmüştür.
•Konseyin oluşmasıyla birlikte en geç 15 Temmuz’da ilk toplantı düzenlenecektir. •Her konsey üyesi kuruluş, konsey çalışmalarını aksatmadan yürütecek en az bir sorumlu belirleyecektir.
2) DEPREM DAYANIŞMA KONSEYİ’NİN KAMU YETKİLİLERİNDEN MAKUL SÜRE ZARFINDA ŞEFFAFLIK BEKLEDİĞİ KONULAR
• Depremdeki yıkım ve can kayıplarının sebepleri bağımsız bir heyet tarafından bilimsel yöntemlerle araştırılacak mıdır?
• Depremdeki yıkım ve can kayıplarından sorumlu üst düzey kamu yetkililerinin yargılanmasının yolu açılacak mıdır?
•Depremde hayatını kaybeden insanlarımızın gerçek sayısı kaçtır?
•İmar aflarının kapsadığı kaç yapı yıkılmıştır ve bu yapılarda kaç kişi hayatını kaybetmiştir? Her kademede yetkililerin sorumluluğu sorgulamaya açılmış mıdır?
•Deprem bölgesinin “yeniden inşa”sı için açılan bütçe ne kadardır ve finansman nereden alınmıştır? Yurt dışı borçlanma söz konusu ise, sözleşmelerin içeriği nedir?
•Deprem bölgesinin “yeniden inşası” sırasında kültürel-tarihsel dokunun ve mevcut demografik yapının korunması nasıl sağlanacaktır? Bu konuda resmi çalışmalar tamamlanmış, tamamlanmadıysa ne aşamadadır?
•Yeterli barınma hakkı çerçevesinde depremzedelere mülkleri karşılığı konut tapusu ve kiracılara ücretsiz daireler tahsis edilecek midir? Milyonlarca insanın konut gereksinimi nedeniyle on yıllar sürecek borçlanması nasıl engellenecektir?
•Depremzedelerin eğitim, sağlık, barınma, temiz su ve hava başta olmak üzere, sahip oldukları insan haklarının sahaya yansıyıp yansımadığına dair raporlar var mıdır? Olmaması durumunda BM özel raportörlerinin desteğiyle bu eksiğin giderilmesi için adım atılması sağlanacak mıdır?
2) BM ÖZEL RAPORTÖRLERİNİN DEPREM BÖLGESİNDE ARAŞTIRMALARDA BULUNMAK ÜZERE DAVET EDİLMELERİ
Davet Edilecek Özel Raportörler:
1) Eğitim 2) Fiziksel ve ruhsal sağlık 3) Barınma 4) Engelli hakları 5) Güvenli içme suyu ve sanitasyon 6) Gıda Hakkı 7) Kültürel haklar 8) Ülke içinde yerinden edilmiş kişilerin insan hakları 9) Güvenli, temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevreden yararlanmaya ilişkin insan hakları 10) Özel hayatın gizliliği…
Davet Etmek için Seçenekler:
- Hükümet Aracılığıyla
- TBMM İnsan Hakları Komisyonu aracılığıyla
- Konfederasyonlar, Sendikalar ve Odalar aracılığıyla
- İlişkilerin kurulmasını sağlayacak farklı yöntemlerin önerilmesiyle
3) MUTLAK TIKANMA ANI-HÜKÜMETİN BÜTÜN İLİŞKİLERİ KESMESİ KOŞULLARINDA (GİZLİLİK ve POLEMİĞİN DEVAMI) ATILACAK ADIMLAR
•Deprem bölgesinde kutsallık düzeyine yüceltilen kâr amaçlı imarın, “dirençli kent planlama” ilkeleri çerçevesinde yavaşlatılması için yöntemlerin tartışılması
•İşçi ve kamu sendikalarının, meslek odalarının iş yavaşlatması
- Kepçe, vinç, hafriyat kamyonu vb. operatörler
- Taşımacılık ve ulaşım işçileri
- Özel sektör ve kamu eğitim ve sağlık çalışanları
- Madencilik, demir-çelik işçileri vb.
- Mimarlar ve mühendisler, avukatlar ve psikologlar
•Elverişli koşullarda deprem dayanışma örgütlerinin çalışmalarını belli günlerde protesto amaçlı durdurmaları
•Deprem bölgesi ile yurt genelinden dayanışma girişimleri
- Deprem bölgesine inşaat malzemesi, araç-gereç ve çeşitli teknik teçhizatın ulaşımını aksatmak
- Kesintisiz basın çalışmaları ile gündem belirlemeye çalışmak
•Yurtdışı dayanışma örgütlerinin girişimleri
- Uluslararası işçi federasyonlarını faaliyete çağırmak
- Sendikal hareketleri duyarlı kılmak 08 Haziran 2024 DEPREM DAYANIŞMA KONSEYİ TIKANMAYI AŞMAK İÇİN 2024/25 PROGRAMI Tel: +49 543 227 66 29 Email: 25mayisdeprem@gmail.com Yukarıdaki metni onlarca demokratik kitle örgütüne, meslek odalarına ve yüzlerce bilim insanına, aydına, sanatçıya ve şair-yazara göndermiştik. Bunu gerçekleştirmenin zorluğundan söz edenler çoğunlukta olmakla birlikte yapılmasının gerekli, hatta zorunlu olduğunu belirtenler de vardı. Görüştüğümüz kurum ve kuruluş yöneticileri, konuyu yönetim kurullarında tartıştıktan sonra kararlarını bildireceklerini dile getiriyorlardı. Hem yaz tatiline girilmesi hem de Türkiye’nin gündemine sürekli yeni konuların girmesi nedeniyle Deprem Dayanışma Konseyi’nin oluşturulmasıyla ilgili metinde belirlenen takvime uymak mümkün olmadı.
Kıbrıs’ta ilk gün KTOEÖS görüşmemiz hem yöneticilerin başka programlarının olması hem de bizim Mağusa’ya gitmemiz gerektiğinden kısa sürdü ve devamını ertesi gün getirmek üzere öğle yemeğini bize sunan ekibe teşekkür ederek ayrıldık. Mağusa’ya gitmezden önce kuzey-güney yönlerinde ikiye bölünen Lefkoşa’nın tarihi mekanlarının bulunduğu sokaklarda, hanlarda, çarşılarda gezindik. Büyükhan, buranın otantikliğini en iyi yansıtan iki katlı ve dört taraftan çevrili, ortadaki boşlukta küçük bir ibadethanesi bulunan bir yapıydı. Burada her türden el sanatı ürünleri sergileniyordu. Aynı zamanda Kıbrıs’a özgü ipek işlemeler, adanın kültürünü yansıtan motifler, semboller göz alıcı biçimde sergileniyordu. Kıbrıs’a özgü yemeklerin, içeceklerin sunulduğu çapraz köşelerde iki dükkan müşteri kaynıyordu. Yeme-içme her yerde olduğu gibi turistlerin de vazgeçilmeziydi. Lefkoşa’da gezdiğimiz eski çarşılarda alışveriş yapanların çoğunun Güney Kıbrıs’tan gelenler olduğunu gözlemlediğimiz gibi konuştuğumuz esnaf da, “Onlar da gelmese işimiz bitik.” diyordu. Yeri gelmişken Kıbrıs ekonomisinin üretime, ileri sanayi ve teknolojiye dayanmadığını, karapara aklama üssü haline getirilen adanın ekonomisinin mafyatik yöntemlerle biçimlendirildiğini gözlemledik. Kumar, uyuşturucu ve fuhuşun yaygın olduğu bu “batak ekonomisi”nde halkın gelirlerinin giderek azaldığıyla ilgili anlatılar dinlemenin utancını yaşadığımızı açıkça belirtmeliyim. Böyle bir ortamda Lefkoşa’nın tel örgüyle ayrılan noktalarını gördüğümüzde, özgürlük ve kardeşliğin, eşitliğe dayanan gerçek barış ortamında ne kadar çok değerli olduğunu vurgulamaktan kendimizi alamadık.
Çarşıları, sokakları ve hanları gezerken Şener Elcil Öğretmen bize çok etkilendiğimiz olaylardan söz etti. Buradaki bir sokağın 5 nolu dükkanını işleten Fazıl Önder’in, savaşa ve her iki toplumdaki faşistlerin ayrımcılığına karşı çıktığı için işyerinde öldürüldüğünü anlattı. Onun gibi Büyükhan’da berberlik yapan Berber Yahya’nın, Kıbrıs’ın işçi önderlerinden Ahmet Sadi’nin de hunharca öldürüldüğünden söz etti. Nasıl Kıbrıslırumlar arasında EOK gibi faşist hareketler halka kan kusturmuşsa, Kıbrıslıtürkler arasında da sermayenin uşaklığını yapan faşistlerin saldırılarının ilk kurbanları halk önderi devrimciler, sosyalistler, barışseverler olmuş. Bu acı tablo karşısında 5 nolu dükkanın bulunduğu sokağa Fazıl Önder’in adının verilmesi, Kıbrıslıtürklerin onurlu duruşu olarak bizi gönendirdi.
Şener Öğretmen, bilgisi ve görgüsüyle beğenimizi kazandığı gibi özverisi ve dostluğuyla da kalbimizi kazandı. Arabasıyla bizi Mağusa’ya kadar götürüp getirdi, yol boyunca da sorularımıza yanıt vermekten kaçınmadı. Ercan Havaalanı’na ayrılan yol yaklaşırken gördüğümüz Pirhan köyünün eski adını Rumca “Pirga” olduğunu söyledi. Bunu duyunca, yer adlarının sürekli değiştirilmesinin, onomastik ve tarih bilinci bakımından ciddi sorunlar doğurduğunu yeniden görmenin hüznünü duydum. Aynı şeyi, 1974 öncesi Baf’ın Esentepe köyünün adını Ayanikola olarak Güney Kıbrıs’ta değiştirdiklerini, bu köyde doğup ODTÜ İdari Bilimler’den mezun olan Kıvanç Bey’den dinlemiştim. Ne üzücü ve gereksiz uygulamalar bunlar… Bu uygulamanın bir amacı olabilir, o da hafıza silme, tarihsel sürekliliği yok etme… Kim yapıyorsa, insanlığın kültür tarihini yaralıyor demektir.