Müslüm KABADAYI

Tarih: 14.08.2024 18:09

KIBRIS’TAN ÇOK BOYUTLU İZLENİMLER… -3-

Facebook Twitter Linked-in

Yol boyunca tarlalarda otlayan keçiler görünce Şener Öğretmen bizi hemen bilgi bombardımanına tutuyor. “Kıbrıs’ın bütününde kültürel olarak Lübnan ve Suriye’nin daha etkili olduğunu belirtmeliyim. Şu gördüğünüz uzun kulaklı olanlara Damaskus keçisi deriz. Kısa kulaklı olanlara da Mida keçisi denir. Akkeçi dediğimiz keçi türü de Yörük keçisi olarak bilinir. Yeri gelmişken Kıbrıs’a 1571’den sonra getirilen Türklerin çoğunluğu Toroslar’da yaşayan Yörüklerdir. Alevi-Bektaşi kültürü yerli Kıbrıslıtürkler arasında yaygındır. Hasan Hüseyin adıyla çok karşılaşırsınız. Ha, unutmadan söyleyeyim, o zamanlar Osmanlı baskısına direnen Türkmen ve Yörük boylarının öncülerini Anamur’da idam etmişler. Buraya gelenlere ‘İpten kurtulanlar’ diye takılırlar bu nedenle.”  

Mağusa’ya girdiğimizde Namık Kemal Lisesi dikkatimizi çekiyor. Buranın 6 ve 20 Şubat Depremlerinden sonra Kıbrıs’ta da başlatılan depreme dayanıklılık testleri sonucunda kullanıma kapatıldığını öğreniyoruz. İskenderun-Samandağ sahil şeridinin karşısına düşen Mağusa’nın da deprem açısından tehlikede olduğunun, uzmanlarla yaptığımız görüşmelerde farkına varıyoruz. Ankara’da Prof. Dr. Ruşen Keleş’in öğrencisi olduğunu daha önce öğrendiğimiz Gazimağusa Belediye Başkanı Süleyman Uluçay’ı ziyaret ediyoruz. Şener Öğretmen’le hukukları eskiye dayanan Dr. Süleyman Bey’e Deprem Dayanışma Konseyi’yle ilgili kısa bilgilendirmeyi ben yaptım. Esas itibariyle kendisiyle görüşmemizin amacı olan “Antakya-Gazze Kardeş Şehir” projemizi de Zeynel Korkmaz açıkladı. Konuyla ilgili hem afişimizi hem de dosyamızı kendisine sunduk. Kendisinin bu konuyla ilgili yaklaşımına ilişkin edindiğimiz ön bilgiden farklı olarak bize şunu söyledi: “Buradaki belediyeler kendi başlarına başka ülkelerle ilişki kuramıyorlar. Dışişleri Bakanlığı’nın izni olmadan bir şey yapamıyorlar.” Süleyman Bey’e verdiğimiz dosyanın içeriğini de buraya almakta yarar görüyorum. Her gün sayılarla ifade edilen ölümlerin, bir soykırımın İsrail Siyonistlerince gerçekleştirildiği Gazze’yle kardeş şehir çalışması üzerinden yeni bir dayanışma ağı kurmayı amaçlayan bu metne, savaşa-katliama karşı çıkan her belediye başkanı sahip çıkarak kardeş şehir bağını kurabilmeli… 
****
11 Haziran 2024   “GAZZE’NİN YENİ KARDEŞ ŞEHİRLERİ” kampanyasına katılım daveti   Değerli İlgililer,

Orta Doğu yeni bir ateş çemberinden geçiyor. Birçok acılı savaşın yaşandığı bu coğrafya,

Filistin ulusal bağımsızlık mücadelesinin ölüm kalım noktasına itildiği bir dönemece girdi. Bir ulus tarihte ilk kez canlı yayında soykırıma uğruyor.

Gazze özelinde somutlaşan Filistin’in yok edilişini durdurmak için her savaş karşıtı birey, her bağımsızlık yanlısı insan, kişisel ya da örgütlü temelde, bir direniş stratejisi geliştirmeye çalışıyor. ABD’de üniversitelilerin direnişi, dünya metropollerinde geniş katılımlı protestolar vb. bu amaç için inişli çıkışlı, ama süreklilik arz eden bir eylemlik durumudur. Seyirci kalmayı reddeden her birey gibi biz de bir girişim düşündük ve ancak demokratik kitle örgütlerinin kurallarını belirleyeceği bir „GAZZE İLE KARDEŞ ŞEHİR“ kampanyası başlatmayı öngördük. Düşünce aşamasında, böyle bir kampanyanın pozitif etkileri hakkında görüş alışverişinde bulunduk. İlk başta 6 Şubat depremleriyle yerle bir olan Antakya kenti ile Gazze arasında bir kardeş şehir girişimi örneği üzerinden ilerlemeye çalıştık. Karşımıza şöyle bir tablo çıktı:

•Gazze ile Antakya kardeş şehir fikri, salt Antakya ile sınırlı bir aksiyon değildir, ancak bir çıkış noktası ifade edebilir.

•KARDEŞ ŞEHİR fikri süratle Güney Afrika, Kolombiya, Türkiye ve Brezilya’daki ilgililer tarafından sıcak karşılanmıştır.

• KARDEŞ ŞEHİR fikri Filistin’i tanımayan ülkeler için de geçerlidir, örneğin Gazze’nin Fransa’da bir kardeş şehri vardır. Dolayısıyla bu eylem soykırıma göz yuman devletlerdeki mevcut protestoları destekleyecektir.

• KARDEŞ ŞEHİR uygulaması tüm dünyaya yayılma potansiyeline sahiptir ve bu da Filistin’in bir devlet olarak tanınması sürecine dolaylı olarak katkıda bulunabilir. • Antakya için kardeş şehir fikri, her iki şehirde de insan hakları ihlalleri görüldüğü için (insan kaynaklı) yıkıma karşı durmak için bir dayanışma birliği yaratır.

• KARDEŞ ŞEHİR olmayı kabul eden şehirlerle ortaklaşa bir FİLİSTİN KARDEŞLİK GÜNÜ düzenlenebilir, küresel ölçekte bir eylem günü.

• KARDEŞ ŞEHİR statüsü kalıcı ateşkesin desteklenmesi ve akabinde Filistin Ulusu’nun korunması ile el ele yürütülmelidir.

Bunlar ilk görüşlerdir. Kampanyaya katılarak ona yön verecek ve onu sahiplenecek demokratik kitle örgütleri bu hedefleri birlikte çeşitlendirebileceklerdir. Bunların kardeş şehirler arasındaki klasik etkileşimin ötesine geçmesi gereken bir çeşitliliğe işaret ettiği açıktır. Dolayısıyla dayanışmanın boyutu çok daha derin olmalıdır.

Bu davet mektubu ile sizi başlatmak istediğimiz KARDEŞ ŞEHİR kampanyasına davet ediyoruz. Kampanyanın aşamalarını belirlemek üzere size daha sonra bildirilecek bir tarihte online bir toplantı düzenlenecektir. Bu girişime olumlu yanıt vereceğinizi umuyoruz.

Saygılar.
 José López Posada (Ulusal Yürütme Kurulu Kolombiya İşçi Konfederasyonu CTC) Müslüm Kabadayi (Araştırmacı-Yazar)

Dr. Rasigan Maharajh (Tshwane Teknoloji Üniversitesi İnovasyon Ekonomik Araştırma Enstitüsü Direktörü - Güney Afrika Cumhuriyeti)

Prof. Luis Bonilla-Molina (OtrasVocesenEducacion - Venezuela/Brezilya)

Zeynel Korkmaz (PoliTeknik Dergisi)

Prof. Angel Martinez (Antioch Üniversitesi - ABD)   Belediye binasından Maraş bölgesi çok net görünüyordu. Buradaki pencereden birkaç fotoğraf çektim. Bir zamanların eğlence, lüks yaşamın merkezi olan Maraş’ın 1974’ten sonra kapalı bölge ilan edilmesiyle harabeye dönen kente girişin serbest bırakılmasıyla pencerelerinin, kapılarının, değerli eşyalarının yağmalandığını vurguluyor Şener Öğretmen. Bu üzüntüyle Mağusa Belediyesi’nden ayrılıyoruz. Akşama doğru yapacağımız görüşmeye kadarki zamanı değerlendirmek için kale ve çevresini gezmeyi planlıyoruz. Burada uzun süre egemenliklerini sürdüren Venediklilere ait sarayın kalıntıları üzerinde Osmanlılar döneminde yapılan Lala Mustafa Paşa Camii’nin karşısındaki Namık Kemal Zindanını ve Müzesi’ni görüyoruz. Zindanın kapısı kapalı olduğundan demir parmaklıklı pencereden içeriye baktığımızda duvardaki levhada büyük şairimizin şiirini görüyoruz. Zindana, baskı ve şiddete direnişin iradesini dile getiren şiir şöyle: “Zalim olsa ne rütbe bipervâ/ Yine bünyad-ı zulmü biz yıkarız!/ Merkez-i hâke atsalar da bizi/ Küre-i arzı patlatır çıkarız!” Edebiyat derslerimizde tiyatro konusunu işlerken, Namık Kemal’in “Vatan Yahut Silistre” oyununun sahnelenmesinden etkilenen halkın gösteri yapması üzerine Mağusa’ya sürgün edildiğini ve burada İntibah başta olmak üzere önemli yapıtlarını yazdığını anlatırız. O kitapların yazıldığı zindanı gördüğümde, hiçbir duvarın veya engelin zamanı gelmiş düşünceyi engelleyemediğini, bunu da kararlı ve yaratıcı-üretici beyinlerin gerçekleştirdiğini yeniden düşündüm.

Kalenin değişik bölümlerindeki tarihi yapıtları, buralarda açılan turistik mekanları, eğlence yerlerini, buraya özgü bir ağacın dallarından sarkan meyvelerinin ilginçliğini gözlemledikten sonra görüşme yapacağımız yere giderken Othello’nun heykeliyle karşılaştık. Ön tarafta da bu oyunun yazarı W. Shakespeare’in büstü vardı. Venedikliler, ticarette ve kölecilikte öne çıkan emperyal güç olduklarından, Berberi kökenli komutan olan Othello’yu Kıbrıs’ta Osmanlılara karşı savaşta kullanırlar. Mağusa’nın o dönemdeki egemeninin kızı olan Desdemona’yla büyük aşk yaşayan bu Berberi komutanın hikayesini Shakespeare ustaca anlatır. Biz de bu siyahi insanın izlerine tanık olmanın atmosferini yaşadık.

Mağusa’daki son görüşmemizi, Adıyaman İsias Otel’de deprem katliamında kaybettiğimiz Şampiyon Meleklerin takımlarının oyunlarını oynadıkları kapalı spor salonundaki Şampiyon Melekleri Yaşatma Derneği’nde yapıyoruz. Dernek salonuna girmeden oyun alanındaki duvara Şampiyon Melekler’in fotoğrafları yapıştırılarak onları unutmayacaklarını dile getiren sözler yazılmıştı. Derin üzüntülere boğulduk, gözyaşlarımıza hakim olamadık, boğazımız düğümlendi. Dernek’te bizi karşılayanlar, bu yetenekli çocukların anne ve babalarıydı. 

Meslektaşlarımız olduklarını öğrendiğimiz Ruşen Karakaya ve Osman Akın öğretmenlerle hem acılarımızı paylaşıyoruz hem de İsias Otel’iyle ilgili davanın ayrıntılarını konuşuyoruz. Özellikle Türkiye Barolar Birliği yanında Kıbrıs Barolar Birliği’nin ve Kıbrıs TMMOB’nin kendilerine destek vermelerinin önemi üzerinde duruyorlar. Bunun üzerine bu iki birliğin başkanlarıyla görüşmeyi planlıyoruz ertesi gün. Her ne kadar Doğu Anadolu fayının devamı Hatay’dan sonra Akdeniz’in içinden geçerek Güney Kıbrıs’ı etkilediğini bilsek de, o bölgedeki 6-7 büyüklüğündeki depremlerin Kuzey Kıbrıs’ı da etkileyeceğinin farkında olarak Kıbrıs’taki konuyla ilgili dernek, sendika ve odaların da Deprem Dayanışma Konseyi’ne katılmalarının öneminde hemfikir oluyoruz.  


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —