Nurullah ER


KIŞ ÇİÇEKLERİ

Nurullah ER


Zanneder misiniz çiçekler yalnız bahar ve yaz aylarında açarlar? Ya da evlerde  varlıklarını saksılarda sürdürürler?
Her mevsimin kendine has çiçeği vardır.
Ben en çok kış çiçeklerini severim.
En soğuk günlerde bile içini ısıtırlar.
Amanoslarda, Toroslarda; kardelen, nergis, sümbül, mormenekşe, çiğdem... kışın en soğuk günlerinde bile çevreyi renklendirir, mis kokular saçar.
İnsanların yüreklerinde açan sevgi çiçekleri var ki, onların mevsimi yoktur. Yeter ki yeşerebilecek bir gönül tarlası bulsunlar.
Bir kış günü Amanoslara çıktığınızda, eteklerinde dolandığınızda karların içinde fışkıran kardelenleri, kayalar arasında nergis, sümbül; çalılar arasında bir top mor menekşe, dere kıyılarında sarıçiğdem, yol kenarlarında adını bile bilmediğiniz sarılı, morlu kuş gözü gibi açan kır çiçekleri.... Ağaçların arasında güneşle birlikte cıvıldaşan serçeler, arap bülbülü, yaban gülü... ve Arsuz ovasında; her mevsimin sebze çeşidi... meyve türü...
Bizi Amanoslardan, Toroslardan, Arsuz ovasından koparacak güzel anılarımızı alamazlar. Üzüntümüz; bizden sonraki kuşağa bu doğal güzelliklerin yaşatılmaması, tarım alanlarının yok edilmesi.
Arsuz ovasının kıyıları yıllardır yazlık site haline gelerek tarım alanları yok edilmişti. Deprem sonrası depremzedelere Toki tarafından yapılacak konutlarla bir o kadar tarım alanı daha yok edilecek. Artık bölgeden zeytinin yeşilini, domatesin kırmızısına, patlıcanın moruna ulaşmak zor olacak. Maydanoz, tere, turp... narenciye, kayısı, incir, erik... Ne ekersen bitecek, ne dikersen yeşerecek, her mevsimin çeşit çeşit meyve ve sebze alanlarının yetiştiği tarım alanları  artık olmayacak. Dağ eteklerinde, dere kenarlarında, çalı diplerinde, yol kenarlarında kendiliğinden yeşerip, kendiliğinden kuruyana, köküyle toprağa tutunana, tohumuyla bir ömür çimlenen her mevsimin kır çiçekeleri, nergisi, papatyası, gelinciği, mormenekşesi... artık kokusunu saçmayacak, çevreyi renklendirmeyecek. Doğanın devinimini sağlayan, dengesini kuran bu doğal ortam, bin bir canlı türü yok  olacak. Yerine beton evler, duvarlar, yollar yapılacak.  İnsansız doğa, doğasız insan yaratılacak.
İyi bir insan olmanın ötesinde, insan sarrafı olma becerilerini düşündükçe doğanın nasıl tahrip edildiğini, çiçeklerin nasıl soldurulduğunu yazmanın güç olduğunu düşünüyorum.
Millet bahçesi yapmakla övünenler, çaba sarfedenlerin, Amanosların doğal park olduğunu, Arsuz ovasının tarım alanı olduğunu görmeleri gerekmez mi? Ne var ki Amanoslar taş ocağı, Arsuz ovası konut alanına döndü. Şimdi, Amanoslarda her mevsim farklı farklı açan, çevremizi renklendiren, koku saçan, doğal bitki örtüsünü ayakta tutan çiçekler, her mevsimde soframıza katık olan meyve, sebzeler küskün...
Ne yazık ki, böylesi değerli bir dünya mirasını koruyamayan, kıymetini bilmeyen bir toplum olduk.
Yıllar sonra öğrendik; yoksulun ihtiyacı, doğanın süsü olan şeylerin; zenginlerin parası olduğunu.