Recep YILDIRIM


Makyaj

Recep YILDIRIM


Çocukluğum 60’lı yılların sonlarında, 70’li yıllarda geçti. Tek kanallı televizyon vardı ve yayın saati başlamadan radyodan saat başı haber (ajans) dinlemek adettendi. Haberler ve hava durumu biz çocukların ilgisini çekmezdi, o anlardaki gürültümüz nedeniyle azarlanırdık. Hava durumu ecdadı balıkçı, denizci olanlar için mucizevî bir şey değildi. Yaşlı balıkçılar gökyüzündeki bulutları işaret ederek “geliyor”, fena geliyor” gibi tahminlerini mahalle halkına bildirirlerdi.

Ne rüzgâr mucizevî idi ne yağmur ne radara yağan kar. Yarıkkaya eser çatılar uçardı. Yağmur yağar rögarlar tıkanır, çukur yerleri su basardı. Kiremit aralıklarından sızan sular için kaplar her daim hazırdı.

Ertesi güne çıkmak, doğa ile mücadelenin kazanılması anlamına gelirdi. Çatısı uçan, evini, dükkanını su basan, teknesini kaybeden, meyve ağaçlarına don vuran devleti suçlamazdı. Çünkü evini kendi yapmış, hazini kendi kazmış, çatıyı kendi çatmış, tekneyi kıyıya kendi çekmişti. Bu, olandan bitenden sorumlu olma hali daha derin, daha kalıcı bir öğrenme sağlar; evini, dükkanını nasıl koruyacağını sorar soruşturur, eksiklerini giderirdi.

Modern yaşam, demokrasi, yerel yönetim anlayışları kendimizden değil kentimizden beklentileri yükseltti. Beyaz yakalı, işçi tulumlu insan sayısı arttı. Seçimlerde vaatler, beklentilerin bile üstüne çıktı. Temiz su, pis su arıtma, temiz caddeler, sokaklar, kaldırımlar, akan trafik, otopark, okul alanları, parklar, bahçeler, oyun alanları, meydanlar, raylı sistemler, teleferik, güvenlik…

Makyaj, karanlık zamanlar için değildir. Günlük güneşlik, bol ışıklı anlar içindir. Seçim kazanılana kadar “Kaf Dağı’ndan kar ısmarlanıyor”. Seçim kazanıldıktan sonra gerçekler kar’ı eritiyor, bir de bakmışsınız eski hamam eski tas. Ver elini makyaj, ver elini göz boyama, ver elini örtbas edicilik. Beş metrelik iş yapıp yirmi beş metrelik bez afiş asmalar, sekizinci sınıf festival düzenlemeler…

Telefonumuza gelen meteoroloji bildirimleri yüreğimizi hoplatıyor. Elektrik kesilecek mi, internet gidecek mi, çocuklarımız okula gidebilecek mi, trafik açık olacak mı, yollar kapanacak mı vb. sorularla kurdeşen döküyoruz.

Hükümet ya da yerel yönetim öncelikle karanlık zamanlar içindir. Biz kent halkı makyaja aldanmayalım. İnsanca yaşam şartları nasıl sağlanıyor, kim sağlıyor bunları araştıralım. Selde, fırtınada, depremde kim yanımızdaydı hatırlayalım.