Genel, yani ortalama bilgi düzeyine sahip ama sınıf kavramından uzak olan bir birey için, ya da genel söylemle ortalama bir işçiye “Bir anayasa nasıl olması gerekir?” sorusu sorduğunuzda… Yanıtı muhtemelen şöyle olacaktır: “Dini, ulusal, siyasal ya da feodal(akrabalık ilişkilerine göre); hiçbir konuda yurttaşlar arasında ayrım yapmayan, her yurttaşın düşüncelerini özgürce açıklayabildiği; özgürce sendikalaşabildiği ve grev hakkının güvenceye alındığı, zengin yoksul arasındaki farkı azaltmayı, bireyin refahını hedef alan bir anayasa olmalıdır.”
Ama kastedilen böyle bir yazılı metin meclisten geçip yürürlüğe girmiş olsa bile bu ayrımlar yani dini, ulusal ve feodal ayrımlar, ekonomik eşitsizlikler ortadan kalkmış olacak mı? Ya da anayasa maddeleri nasıl güvence altına alınacak?
Kaç anayasa değiştiğini geçen hafta yazdığım yazıda belirtmiştim. Hatta bu anayasayı çıkaran iktidar ya da siyasal parti başkanlarının anayasaya uymadıklarını gördük.
İktidarda ya da muhalefette siyasi parti başkanlarının kimi “Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz.”, kimi “Anayasaya aykırı ama evet diyeceğiz.”, kimi “Anayasa kararını tanımıyoruz ya da Anayasa Mahkemesini tanımıyoruz.” dediler. Bunlara göre anayasa elek gibi bir anayasa olmalı, kendileri içinden engellenmeden geçmeli ama istemedikleri bu elekten geçmemeli…
Asgari ücret asgari kalmalı, sermaye sahiplerinin kar etmelerinin önündeki engeller kaldırılmalı; grev hakkı kısıtlanmalı ya da yasaklanmalı ama ülkenin bütün olanakları sermayenin önüne serilmeli… Esasında sermaye sınıfının istediği böyle bir anayasadır. Ama işçi ve emekçiler böyle bir anayasaya evet demeleri halinde kendilerini sömüren bu düzene evet demeleri anlamına gelir.
Bugün devlete egemen olan burjuva ve feodal sınıfların işçi sınıfının yararına ne anayasa ne de yasa yapma gibi bir hedefi olamaz. Bu bakımdan işçi sınıfı, hedefini sadece ücret pazarlığı sınırları içinde tutmaya çalışan sendika anlayışından çıkmalı ve anayasasında sömürünün yasaklandığı bir dünyayı hedeflemelidir. Bunun nasıl olacağı ‘Sömürüsüz Bir Dünya İçin’ kitabında var.