19 Ağustos’ta Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinin Tavşantepe köyünde bir kız çocuğu kayboldu. Bir anda tüm ülkenin gözü kulağı oraya çevrildi. Elimiz kalbimizde iyi haberler beklerken, zaman geçtikçe umudumuz da kırılıyordu. Aslında baştan beri kırık olan umudumuzu dillendirmek istemiyorduk. Dualar ettik, isyan ettik en çok da anneye sabır diledik. Bizler bu duygular içerisindeyken, aile üyelerinin (anne de dahil) ve köy halkının kolluk kuvvetleri başta olmak üzere koca ülkeyi mana mana oynattıklarını henüz bilmiyorduk. Durum gerçekten tam da böyleydi.
Bütün televizyon kanalları bu konunun takipçisi olunca, olayın, ailenin, köyün, görmediğimiz bilmediğimiz yeri kalmadı. Bir yandan izlemekten yorulurken, öte yandan merak ediyorduk.
Kaybolan çocuğun amcası aynı zamanda da köyün muhtarı. İlk günden beri gözyaşı dökerek, jandarmalarla aramalara katılıyor. Anne feryat figan ağlıyor. 19 gün sonra komşunun itirafı ile narin kızın öldüğünü öğreniyoruz. Çocuğu gömen de kendisi ama bunca zaman o da aramalara katılıyor. Hani derler ya taziyeye ilk önce katil gelir diye… Oyun içinde oyun sergileniyor. Sorgulanan aile, akrabalar ve köylüler, soğukkanlı halleriyle ve durmadan ağız değiştirmeleriyle Oscar’lık oyunculara taş çıkarıyorlar…
Yetkililer ‘çember daraldı, iz üzerindeyiz’ deseler de olay bir türlü çözülmüyor. Katil ya da katiller bulunamayıp iş uzadıkça, hangisi doğru hangisi yalan bilemediğimiz onlarca senaryo yazılıp çiziliyor.
Bölgede bulunan gazeteciler çok şey bilse bile anlatamadıklarını seziyoruz. Tam da bu nedenle tehdit edildiklerini söylüyorlar. Öğrenemediğimiz tek şey olayın nasıl ve neden olduğu. Böyle bir canilik hiçbir nedenle izah edilemez ama yine de merak ediyoruz.
Acaba nasıl bir gerekçeyle küçücük bir çocuğa böyle bir zulmü yapabildiler.
Cinayeti tek kişi işlemiş olsa bile koruyup kollayanlar, susanlar da ortak olmuş oluyor. Derken, itirafçı ifadesini değiştiriyor. Narin amcasını ve annesini uygunsuz bir şekilde gördüğünden amcanın küçük kızı öldürüp, kendisine de cesedi yok etme görevi verdiğini anlatıyor.
İlk günler hepimiz aynı şeyi düşünmüş olsak da olayın çok farklı boyutları olduğunu düşündüren bilgilerle karşılaşıyoruz. Bir köy ki bizim bildiğimiz, büyüdüğümüz köylerden çok ötede… Muhtar’ın arkası sağlam…
Hep beraber bekleyip göreceğiz. Cinayet aydınlanacak mı?
Suçlu veya suçlular hak ettikleri cezayı alacak mı? Yargıyı yanıltanların yaptıkları yanlarına kar mı kalacak?
Her şeye rağmen yargıya güvenmek istiyorum başka çaremiz yok çünkü…
Not: Mana mana oynatmak; gereksiz işlerle uğraşmak, alay etmek veya zorla gereksiz iş yaptırmak.