Nurullah ER


Nerede Eski Ramazanlar?

Nurullah ER


Ramazan ayındayız.

Ramazan ayı bir ibadet ayı bilinse de gelenekselleşmiş bir kültürdür. 

Ahiret yönü kadar, dünyevi yönü vardır.

Oruç tutma, detayları olan bir ibadettir.

Her detay yere zamana göre değişikliğe uğrayarak kendi kültürünü yaratmıştır.

Yaşanan değişimler ve gelişmeler, ekonomik şartlar, teknoloji ve iletişim de gelişmeler, Ramazan kültürünü ve geleneğini etkilemiştir. 

Sahurlar, iftarlar ve Ramazan ayına ait ayrıntılar geçmişle kıyaslayamayacak kadar değişmiş, bu değişimden en çok etkilenenler insanlar olmuştur. İnsanlar değiştiğinden haliyle Ramazan günlerinde değişmiştir. Ticari bir boyut kazanan Ramazan girdileri fırsatçıları doğurmuş, çıkar ilişkilerini öne çıkarmış, insan ilişkileri erozyona uğradığından insanlar geçmiş Ramazan günlerini özler olmuşlar.  Geçmiş Ramazan günlerini, günümüzün zamanın ruhuyla birleştirerek tek tesellisi, “nerede o eski ramazanlar?” özlemiyle yetinmişlerdir.

Geçmişin yoksulları, yoksul olsalar da Ramazan ayının ibadetini, dünyevi yönüyle birleştirerek yarattıkları Ramazan kültürünü, duygularını maneviyatlarına katarak, Ramazan ayını zenginleştiren, güzelleştiren, özlenen bir Ramazan ayı yaratmışlardır.

Ramazan ayı, birlik, beraberlik, yardımlaşma ayı olduğu kadar, hoşgörü ayı olarak da bilinir. Oruç tutanların tutmayanlara karşı hoşgörülü olduğu, tutmayanlarında tutanları rahatsız edici hareketlerde pek bulunmadığı, sabırla nezaketi, hoşgörüyle iyilik ve güzellik oluşturmuşlardır.

Ramazan ayı inanç boyutunun yanında, yaşanış şekliyle yarattığı kültür, edebiyatımızın tüm dallarının konusu olmuştur. Şiir, mâni, ilahi, fıkraların yanı sıra, Hacivat ve Karagöz oyunu, iftarlarda ve sahurda davul, top sesleri geçmişte Ramazan günlerinin olmazsa olmazıydı. İnsanın değişime uğradığı, yeni anlayış ve kavrayış kazandığı böylesi bir kültür edebiyat sanatının konusu olmuştur. Bolca fıkralar, ilahiler, mainler, şiir dinletileri, Bektaşi fıkraları geçmişte Ramazan aynı güçlendirmiş ve zenginleştirmiştir.

Osmanlı şeri hukuk sistemini yaşayan bir toplum olmasına rağmen, Ramazan ayında hoşgörüyü, yardımı, dayanışmayı esas almıştır. Ramazan’ın dini boyutuyla, dünyevi boyutunu bütünleştirmiş hoşgörü temelli bir Ramazan kültürü ortaya çıkmıştır. 

Ramazan ayında Padişah 3. Mustafa, veziri Koca Ragıp Paşa’yla iftarını yaparlarken derin sohbete dalarlar. İftarda şair Haşmet ve diğer konuklarda var. Ragıp Paşa, şair Haşmet’e sorar. “Senin de borcun var mı Haşmet?”

Haşmet, “Olmaz olur mu Paşazade, mahalle bakkalına bin kuruş, kasaba beş yüz kuruş.”

Ragıp Paşa sorunun anlaşılmadığın düşünerek, “Ben onu sormuyorum, oruç borcun var mı?”

Şair Haşmet, “Oruç borcunu Allah sorar, sizin soracağınız kul borcu” der.

Diliyle insanları kıranları, ibadetleri temizleyemez. Hz. Muhammed.