Ülkemizin aktif üreticileridir.
İşçiler ve köylüler.
Patronların emeğini sevdiği, siyasi partilerin oyunu önemsediği, kendilerinin hiçe sayıldığı kesim.
Köylüler hasadı toprağa gömdüler; işçiler iş elbiselerini, baretlerini meydanda yaktılar.
Geçinemiyoruz! ....
Yıllardır emekçilerin sloganı, yoksulun sözü, çaresizin düşüncesi...
Ama ne duyan ne anlayan ne de çözüm bulan var.
Sonbahar geçiyor, kışa giriyoruz. Emekçi hoşnutsuzluğunu, köylü bilinmezliğinin çözümünü kendi örgütlü gücüne havale etti.
Köylü yaz boyunca ürettiğini sokaklara döktü, işçi meydanlara indi.
Geçinemiyoruz!...
Yıllardır DİSK’in yaptığı kitlesel eylemlere Türk-İş ve Hak- İş de katıldı.
Bu eylemlerin artması bekleniyor. 2025 yılı bütçesi, yıl başında asgari ücretin belirlenmesi, emekli maaşlarına yapılacak zamlar kitlesel tepkiyi daha da büyüteceğe benziyor. Çünkü çarık ayağı sıkıyor, bıçak kemiğe dayanmış, hayat pahalılığı günden güne artıyor, enflasyonun ateşi alev boyu olmuş. İktidar vurun abalıya misali ekonomik krizin faturasını dar gelirliye, işçiye, köylüye kesmiş görülüyor. Tasarruf tedbirleri bu kesime uygulanıyor. Dar gelirlinin kemer sıkma politikası iktidarın ekonomik tedbir politikası oluyor.
Çalışan işçiler, hayat şartlarını kolaylaştırmak için asgari ücret politikasından kurtulup sendikalı olmak isteyince kendisini kapı dışında buluyor. Sendikalı olanlar daha iyi yaşam için greve çıkıyor, sokağa iniyor. İktidar karşısına kolluk kuvvetlerini dikiyor. Grevi kırmaya, sendikacılığı önlemeye çalışıyor.
Bu mücadele işçilerin ve köylülerin paranın padişahlığına, paranın bekçilerine karşı verdikleri; emek, onur ve haysiyet mücadelesidir. Çünkü paranın gücü her şeyi ayaklar altına aldı. İnsanı soysuzlaştırdı, çürüttü, ahlak değerlerini yok etti.
Aslında 31 Mart seçimlerinde emekliler, işçiler, köylüler iktidara sesini duyurmak için kırmızı kart göstermişlerdi. Ne var ki siyasi iktidar ‘o yerel seçimlerdir, genel seçimlere daha dört yıl var, onlar çalsın oynasın o zamana kadar ekonomik gidişat düzelir, ağızlarına da bir parmak bal çalar yine iktidarlığım devam eder’ politikasında olduğundan, işçilerin ve köylülerin çalışma koşullarının düzeltilmesi, yaşam şartlarının iyileştirmesini pek umursamıyor.
İktidarın bu hesabına göre, işçilerin, köylülerin, emeklilerin umudu Kafdağı’nın ardında. Önümüzdeki kış bu kesimler için daha da zorlaşacağa benziyor. En büyük görev sendikalara düşüyor. Arabayı atın önüne koyarak, eylemlerin karşısına eylemci olarak çıkmamalıdırlar. İşçi konfederasyonları, işçilerin sorunlarını birlikte çözme politikası sergilemelidirler, eylemlerini kitlesel şekilde birlikte yapmalıdırlar. İş yerlerinde sendikacılığı olmazsa olmaz kabul etmelidirler.
Örgütlü gücü hiçbir güç yenemez, örgütün sesi yükselmeden hak elde edilemez. Örgütün sesi demokrasinin sesidir. Demokrasinin sesi ülkenin nefesidir.