Dün Çay Mahallesinin pazarıydı.
Mevsim değişikliklerinde bilhassa sonbahar pazarları bir başka olur. Medeni cesaretimi toplayıp canyoldaşım minicik tekerlekli sandalyemi alıp gittim. İyi ki gitmişim.
Beyleri bilmem ama, hanımlar için alışveriş vazgeçilmez bir olgudur.
Özellikle narenciyeler, bilhassa ince kabuklu şeker gibi mandalinalardan tutun marulların her çeşidi, Hatay çikolatası dedikleri hurmalarımız, çeşit çeşit narlarımız, cennet misali neler vardı neler. Hele da hambelesler…
Kendimi zapt etmesem on misli daha alışveriş yapardım. Alışverişten ziyade nice nice görmediğim arkadaşlarımı, dostlarımı görmek, onlarla ayaküstü kısa sohbetler yapmak… bana sanki dünyaları bağışladılar.
En çok sevdiğim sebze olan patlıcanlar bu sene sanki hiç bitmeyecek gibi hala pırıl pırıl ve ‘al beni´ diyorlar. Bir arkadaşım ‘ne yapacaksın bu kadar patlıcanı´ dedi. Ben de dedim ki, “Yemek yaparım, ama daha olmadı vitrine koyar seyrederim.”
Pazarda fiyatlar biraz abartılıydı. Ancak toprakla uğraşan bir kökten geldiğim için onların sebze ve meyvelerin yetişip pazara geldiği güne kadarki safhalarını yakından bildiğimden hiç birine pahalıdır diyemem, pazarlık bile yapmam.
Eskiden ilk turfanda dediğimiz sebze olan kabak ve taze asma yaprağı çıkardı. Onu düğün-bayram diye beklerdik, turfanda diye. Haziran´da fasulye bamya çıkardı. Şimdi bunların hiçbiri yok. Yani her mevsimde her şey var.
Canan hocamız ‘kışın kış, yazın yaz sebzesi yiyin´ dese de hepimiz yine de alıp derin donduruculara yerleştiriyoruz. Ve de çok güzel oluyor. Bu sene bir şeye şahit oldum; her evde domates konservesi hazırlanıyordu. Benim evimde bile kendime yetecek kadar konservem oldu.
Hiç kimse pazarlarımızı kötülemesin. Kendimi bugün kuşlar kadar hür hissettim. Mesela annemin tatlı patatesleri… koca koca şişlere dizip ‘çocuklar bunları fırına götürün, sobanın başında yemesi iyi olur´ derdi. Ama ben, evde haşlayarak yemeyi tercih ettim. Hele marullar… balkonda yetiştirdiğim mor marullar, bu yıl pazara ilk defa geldi. Çeşit çeşit… hangisini alacağımı şaşırdım. Her birinden bir tane almayı yeğledim.
Bir de mevsimde kısır yapmak fevkalade bir şey; salçalar, yeşillikler, bulgurlar taze. Hele de köyden gelen bulguru bulmuşsanız. Bu mevsimde muhakkak pazara gidince dönüşte bir kısır partisi yapılıyor.
Aslında sonbaharı çok severim.
Hayatımın bütün dönüm noktaları sonbahar aylarındadır. Acısıyla tatlısıyla. Bu sene sıcaklardan çok canımız yandı. Kış da erken gelmese sonbaharın tadını çıkarsak diye dua ediyorum. Hele deniz… ne zaman denize çıksam martılarla bezenmiş bir deniz görüyorum. Onlar da mutlu mutlu uçuyorlar sanki. Yaz değil sonbahar yağmurları zaman zaman yağıyor ağaçlardaki yapraklardaki tozu toprağı yıkıyor; bizim de yüreğimizdeki yangınları sanki alıp götürüyor. Hayat her zaman güzel, tadını çıkartmaya bakalım.
Geceleri biraz üşümeye başladık. Cumhuriyet bayramları için özel tayyörler diktirirdik. Bayram bitinceye kadar öylece Atamızın huzurunda selama durur, ama bayram dönüşü ceketleri çıkarır elimize alır eve öyle dönerdik. Bazen yağmurun hışmına uğrar ıslanırdık. Uzun zamandır yürüme zorluğu çektiğimden yağmurda ıslanmayı kaçırıyorum. Ama benim yerime yağmurlarda yürüyüp ıslansınlar, hasta oluruz diye korkmasınlar. Bin türlü derde devadır o yağmurların tanesi. Çocuklarını üniversiteye gönderen anne babalara hayırlı uğurlu ders yılları diliyorum. Çekecekleri hasretler için sabretmelerini tavsiye ediyorum. Benim gibi bu yollardan geçen anneleri de o yaşa getirdikleri için kutluyorum. Nice güzel bayramları, mevsimleri hep beraber yaşamayı diliyorum.
Hoşçakalın.