Türkiye sahillerinde süren ikilem Arsuz'a da ulaştı...
Geçtiğimiz yıl Hatay Büyükşehir Belediyesi'nin sosyal medya hesaplarından şu cümleyi okumuştuk:
“Hataylılar artık denize belediyenin gelir beklentisi olmadan, güvenli ve huzurlu bir şekilde girecek.”
Bu ifade, kamu kaynaklarıyla yapılan plajların halkın ortak malı olacağına dair bir vaatti. Gerçekten de 2024 yazında Arsuz Gülcihan başta olmak üzere Payas, İskenderun ve Samandağ’da toplam 6 yeni plajın hizmete açıldığı duyuruldu. Belediye başkanı Mehmet Öntürk, bu projelerden "herhangi bir gelir beklentilerinin olmadığını" açıkça ifade etmişti.
Ne var ki 2025 yaz sezonuyla birlikte tablo değişti.
Aynı plajlarda artık şezlong kiralarken cüzdanınıza bakılıyor. Duş kabinleri, otopark, şemsiye ve oturma grupları… Geçen yıl halk için yerleştirilen bu donatılar bu yıl birer “hizmet paketi” olarak satılıyor. Üstelik yüksek ücretlerle.
Bir yanda halk plajı diye törenle duyurulan alanlar, diğer yanda sessiz sedasız özel işletmelere devredilmiş durumda. Bu uygulama sadece sahili değil, yerel yönetime duyulan güveni de aşındırıyor.
Gelir beklenmiyordu, şimdi gelir getiriyor
HBB’nin 12 Eylül 2024 tarihli açıklamasında şu ifadelere yer verilmişti: “Hatay’a kazandırılan 6 yeni plajla ilgili Başkan Mehmet Öntürk, bu plajlardan herhangi bir gelir beklemediklerine vurgu yaparak bu düzenlemelerin geçici ve hızlı çözümler olduğunu, ilerleyen zamanlarda sahil bölgelerinde geniş ve kalıcı düzenlemeler yapacaklarını ifade etti.”
Ancak bugün gelinen noktada, o geçici düzenlemeler kalıcı ticari modele dönüşmüş gibi görünüyor. Belediyenin “gelir beklentimiz yok” sözü, sezon başında yerini “gelir getiren” işletmelere bırakmış durumda.
Plaj mı, pazar alanı mı?
2024’te Park Bahçe ve Yeşil Alanlar Dairesi, duş ve WC kabinlerinin yerleştirildiğini, şemsiye ve şezlong sağlandığını, peyzaj düzenlemesi yapıldığını ve bu adımların halkın ücretsiz yararlanması amacıyla hayata geçirildiğini belirtmişti.
Aradan geçen bir yılda bu altyapı, özel işletmelerin gelir kalemine dönüştü. Sosyal medyada paylaşılan yorumlarda vatandaşlar, "parası olan denize giriyor, olmayan izlemekle yetiniyor" diyerek durumu özetliyor.
Bir vatandaş şöyle yazmış: “Geçen yıl ücretsiz kullandığımız plajda şimdi şezlong için 300 TL istiyorlar. Belediye mi yaptı, işletme mi aldı belli değil ama olan yine dar gelirliye oluyor.”
Yanıtsız sorular ve artan güvensizlik
Vatandaşların yanıt beklediği sorular çoğalıyor:
Bu plajlardan hangileri özel işletmelere devredildi?
Hangi koşullarla, hangi süreyle kiralandı?
Elde edilen gelir belediyeye mi, yoksa işletmelere mi kalıyor?
2024’teki “ücretsiz kullanım” vaadi neden tutulmadı?
Bu sorulara Hatay Büyükşehir Belediyesi'nden henüz bir açıklama gelmiş değil. Ancak suskunluk, yalnızca sahil düzenlemelerine değil, yerel yönetimle yurttaşlar arasındaki güven ilişkisine de zarar veriyor.
Bu tartışma sadece Hatay’a özgü değil
Arsuz’daki bu gelişme, Türkiye’nin dört bir yanında giderek yaygınlaşan bir sorunun parçası: Kıyılar, kamuya mı ait olacak yoksa ekonomik gücü olanların mı?
Kamusal alanlar, halkın eşit erişimi için vardır. Eğer belediyeler bu alanları, halk adına ama halktan habersiz biçimde özel işletmelere devrediyorsa; orada kamusal yarardan değil, kamusal kayıptan söz etmek gerekir.