Sadullah ÇAĞLAR


Radyo Günleri

Sadullah ÇAĞLAR


İnsanoğlu tüm yaşamı boyunca öğrenme tutkusu kişiyi sürekli yeni arayışlara yöneltti. Örneğin Edison’un elektriği keşfetmesi karanlığın aydınlanması, yeni bir çağa giriş adımı oldu.  

New York’un elektrik ile aydınlatılması dünyamızı sarsan bir yenilikti. Bu gelişme yeni arayışlara neden oldu.

İtalyan Bilim adamı Guglielmo Marconinin radyo ve gramofonu bulması çok önemli olan dünya ülkelerinde evrenselliğe yeni bir boyut getirdi ve bununla ülkeler arası sınırlar kalkmış oldu.

Bütün dünya dergisinin 2001 tarihinde Yaşar Öztürk yazısında, “Son yıllarda yaygın bir deyim var, küçülen dünya ya da dünya bir köye dönüştü.”

Gerçekten Radyo ve Gramofon ile iletişim evlere taşınmış oldu. Bizlerin radyo, Gramofon büyüsü hayatın bir parçası olmuştu sanki.

Zaman içinde koleksiyon ve arşiv merakı pul tutkusu gibi gelişmişti. Bir gün evdeki radyomuz sehpada yoktu.

Babam radyoyu tamire götürmüştü. Çocukluk yıllarımızda radyo bizim bilgilenme aracımız oldu. Köy Enstitüleri genel müdürü İsmail Hakkı Tonguç, Köy Enstitülerine gönderdiği genelgede “Öğrencilere çok sık radyo dinletip onları tartışmaya davet edin” yazıyordu.

Tarihten bir yaprak programında Tarihçi Feridun Fazıl Tülbentçi’nin gür sesinden, Fatih Sultan Mehmet’in ünlü sözü hala bugün gibi kulaklarımda tazeliğini korur gibi, ‘Lala, ya ben Konstantiniyye'yi alırım ya da Konstantiniyye beni alır’.

1950 yılları Radyo haftası dergileri devamlı alırdık. Özellikle İstanbul radyosu akşamları Taksim gazinolarından naklen müzik yayını yapardı.  

Münir Nurettin Selçuk bir programında 1952 yılı “Kalamış” şarkısını okurken ‘İstanbul’u sevmezse gönül aşkı ne anlar’. Program sonunda bir kadın haykırır. Münir Bey, Kalamış şarkısını benim için bir daha oku dediğinde, yeniden okudu. Unutulmaz radyo tiyatrosu genelde İstanbul radyosunda birikimli sanatçılar vardı.  

Sheakespeare’in Romeo-Julliet, ya da Hamlet sürekli tekrarlanırdı. Julliet’in yeni tanıştığı Romeo’ya “Beni seviyorsan yemin et”. Romeo Julliet’e, “Şu yemiş ağacını süsleyen ayın üzerine yemin edeyim mi?” Julliet, “Sakın Romeo ayın üzerine yemin etme, ay sürekli yer değiştirir sonra aşkın da ona benzer”.

Geçmiş yılların tiyatro oyuncuları Halkevi eğitimliydi. Tiyatronun yıldız oyuncusu dünya güzeli Cahide Sonku, “Ben tiyatro eğitimini İstanbul Eminönü Halkevinde aldım, Gorki’nin Ana eserini ilk defa Halkevinde oynadık.”

Geçmiş yıllar Kırıkhan Halkevinde Nazım Hikmet’in eseri olan Lüküs Hayat operası gösterildi.  

Özellikle edebiyat programında Nurettin Artan, Behçet Kemal Çağlar’ı dinlerdik. Aydınlar radyo gazetesi yorumunu takip ederdi. Bir gün radyo haftası dergisi 1951 yılında Müzeyyen Senar kendi evinde İstanbul gazetecilerini evine davet ederek, “Size yeni bir ses yıldızını tanıtıyorum dedi ve Zeki Müren’i tanıttı. Kısa zaman sonra Zeki Müren’i Müzeyyen Senar kendi özel konserinde sahneye çıkarttı. Ama, ama Zeki Müren şöhret yıllarında eşsiz sanatçıyı unuttu. Yalnız Müzeyyen Senar’ı mı? Beklenen şarkı filminde henüz yeni olan Zeki Müren’e filminde oynatan Cahide Sonku’yu da hiç hatırlamadı. Cahide Sonku ekonomik krize girdiğinde, ona Yılmaz Güney  destek olup maaş bağladı.

Evet geçmiş radyo günlerimi özlüyorum .