Sadullah ÇAĞLAR


RÜZGAR GİBİ GEÇTİ

Sadullah ÇAĞLAR


Tarih boyunca unutulmaz eserler nasıl yazıldı? Nasıl ortaya çıktı? Bazen düşünüyoruz, klasik romanlar ya da kitapları yazan ustalar hayal dünyasını aşıp nasıl yaratıcı oldular? 
Örneğin Tolstoy hiçbir savaşa katılmadı ama dönemin en büyük savaş karşıtı romanını yazdı. Batılı yazar Somerset Mougham Harp ve Sulh romanı için böyle bir kitap ne yazıldı, nede yazılabilir demiştir. 
Büyük eserler geçmişten günümüze kadar kalıcı olmuşsa politikayı öne çıkardıkları içindir. Tolstoy’un destansal eseri Harp ve Sulh 4 cilt olarak yazılmış olup, Napolyon’un Rusya’yı işgali ve Rus aydınlarının, Fransız aydınlanması Rusya’yı etkileyecek hayallerinin kısa zaman sonra bitmesi ile sonuçlanır. 
En çok okunan eserlerden ve defalarca filmi yapılan Rüzgar Gibi Geçti romanı eleştirmenler tarafından hep gündemde tutuldu. Kitap Amerikalı yazar Margaret Mitchell’in tüm yaşamı boyunca yazdığı tek eserdir.  
Peki bu roman nasıl doğdu,  28 Temmuz 2019 tarihli Cumhuriyet gazetesinin Pazar ekinde Kurşun Kalem köşesinde Enver Aysever, Kitapların coşku veren kokusu başlıklı yazısında, Rüzgar Gibi Geçti romanının yazarı Margaret Mitchell’i tanıttı. 
Bu eser benim kitaplığımda çok eski yıllardan beri vardı. Ruzgar Gibi Geçti filmini geçmiş yıllarda seyrettim. Fakat kitabı da merak edip okudum. Şimdi Aysever’in yorumuna dönelim.
Aysever;‘Margaret Mitchell’i tanımıyorum. Başından fırtınalı bir evlilik geçmiş. Aynı dönem iki arkadaş aşık oluyor genç kadına. O sporcu olanını tercih ediyor. İlk evliliği sona eriyor ve ikinci evliliği John adında bir gazeteci. Bu arada bir kaza geçiriyor ve ayağı kırılıyor. Okuma merakı olan Margaret ‘e eşi kucak dolusu kitap getiriyor. Gazetede editörlük yapan genç koca eşine; Sen neden kitap yazmıyorsun, kitap tutkunu olan kişi birikimini değerlendirmeli. 
Kadın çaresizlik içinde; Ne yazayım? 
Eşi; Yazdığın kitap edebiyat tarihine geçmeli, ne biliyorsan onu yaz.
Margeret Mitchell’in yazar olarak doğumunun altyapısını eşi hazırlıyor. Önce onu kitap okumayla tanıştırıyor sonra okuduklarını kitaba dökmesine destek oluyor. 
Böylece edebiyat tarihine geçen Rüzgar Gibi Geçti romanı eser olarak yerini alıyor. Margeret’in bir kaza sonucu eve kapanması ve bir gazeteci ile evlilik yapması sonucu yolu açılıyor ve yüzyılın destansal romanı ortaya çıkıyor.
Roman 1936 yılında Amerika’da yayınlanır. Kitabın konusu Amerika’da Kuzey ve Güney iç savaşı. Savaşın nedenlerinin başında Güney’in zengin topraklara sahip olması ve zencilere yönelik baskıların sürmesi sonucu Kuzey halkı buna isyan ediyor. 
Savaş sürerken Başkan Abraham Lincoln köleliği kaldırmak için senatoya yasa teklifi getirme hazırlığı içinde. Kitabın en ilginç yanı savaşın korkunç yıkımını ve yaşattığı acıları duygusal olarak vermekte. 
Sonuç karşımıza Tolstoy’un Harp ve Sulh eseri ile benzeşen bir kitap çıkıyor. Romanın bir sayfasında cephede ölen askerlerin listesi geldiği zaman çocuklarının ölümünü listeden öğrenen anne ve babanın üzüntüsü okuyucuyu gözyaşına boğar. Roman ağırlıklı olarak Atlanta’da geçmekte. Yazar konuya çok önemli ve yaratıcı bir kadın olan Scarlett O’Hara’yı katar. Romanda İrlandalı olan Toprak sahibi ailenin oğlu olmaz, baba üç kızından Scarlett O’Hara’yı çiftlik işlerini yapabilecek şekilde yetiştirir. 
Scarlett olağanüstü güzel ve çekici bir kızdır. Tüm genç erkekler kızın peşindedir fakat hırçın kız gider evli bir adama aşık olur. Üstelik adam karısını sevmektedir. Sürprizlerle dolu olan bu önemli eser Amerika’da en çok okunan roman olarak gündeme gelir. 
Amerikan sineması derhal konuyla ilgilenir ve MGM şirketi romanı filme çekmek için çalışmalara başlar. Filmde Scarlett O’Hara’yı perdeye yansıtacak sanatçı aranmaya başlanır. 
1930’lu yıllar ve sinema altın çağını yaşamaktadır. Tüm şöhretli artistler filmde oynamak ister fakat yönetmen farklı bir yüz aramakta ve bu arayış iki yıl sürer. Bu süreçte MGM ülke genelinde yarışmalar düzenleyerek arayışını sürdürür. Sonuç Scarlett bulunamaz. 
Bir gün İngiltere’den gelen İngiliz tiyatrosunun tanınmış oyuncusu  Şekspir’in  Hamlet’ini mükemmel oynayan Sir ünvanlı Laurence Olivier amatör oyuncu eşi Vivien Leigh’le Hollywood’u ziyaretinde bir kokteylde Rüzgar Gibi Geçti filminin yönetmeni Victor Fleming ile tanışırlar. 
İngiltere’de birkaç filmde oynayan Vivien’e Scarlett rolü teklif edilir. Yönetmen MGM şirketine sonunda aradığı Scarlett’i bulduğunu söyler. Anlaşma masasına oturulur. 
İngiliz oyuncu film süresince kalabileceği bir kösk ve rolls royce marka bir araba ister. Tüm şartları kabul edilir. Akabinde yönetmen filmin başrol oyuncusunu romanın yazarı Margeret Mitchell’e götürür. Yazar Margaret Yönetmene; Seni tebrik ederim. Sonunda Scarlett O’Hara’yı buldun. Benim kahramanım ortaya cıktı.
Rüzgar gibi geçti filmi, sinema tarihinin aşılamayan klasiği olarak hala yerini koruyor.   1939 filmin Oskar ödülünü Vivien Leigh bir başka Oskarlı oyuncu Clark Gable’ı da geçerek alır. Filmde Scarlet rolüyle yakaladığı başarı ile Vivien tüm sinema dünyasını şaşırtır. 
Filmde yardımcı sanatçı oskar ödülünü dadı rölündeki zenci kadın Heattie McDaniel kazandı. Fakat ödül töreni gecesi oskar ödülünü kazanan McDaniel zenci olduğu için tören salonuna alınmadı. Ona ödülü salonun mutfağında varildi. 
1939 yılında ise dönemin ABD başkanı Rooswelt sanatçıyı Beyaz Saraya davet ederek ona; Hanımefendi, sizin filmdeki rolünüzü ağlayarak izledim. Amerikan halkı adına sizden özür diliyorum.  
Rüzgar gibi geçti filminin başrol oyuncusu Vivien Leigh 1941’de oynadığı Waterloo köprüsü filminde yine dünya sinemasında fırtına estirdi. Ve 1948 yılında sinemanın en çok sözü edilen İhtiras Tramvayı filminde Marlon Brando’nun karşısında ikinci kez Oskar ödülünü aldı.
Yıllar önce 1989 yılıydı, sinema dergisinde ilginç bir haberde Amerika’nın Atlanta şehrine gelen turistler Rüzgar gibi geçti filmindeki Tara köşkünü ararlar.
Hayatında hiçbir şey yazmayan Margaret Mitchell tesadüfen yaptığı bir evlilik sonucu eşinin onu yazmaya ikna etmesi sonucu büyük bir yazar oldu. 
Rüzgar gibi geçti romanı unutulmaz eserler arasında anıtlaştı.