Sadullah ÇAĞLAR


SAĞLIKLA YAŞ ALMAK

Sadullah ÇAĞLAR


Bilim insanları yaşlılığa adım atmanın inanılmaz güzelliği olduğunu söylerler. Önemli olan fiziki görüntü değil yaşama ihtirasıdır. Aslınsa her şey kişinin kendi ile barış içinde olması ile başlar. 
Mutlu olmanın kaynağı insanı sevmektir. Olgunluk diyoruz, başımızdaki beyaz saçlarda bir dünya birikim ve tecrübeler var. Günümüzde 25 yaşında olup ta bunama yaşayan kişiler var. 
Başta Batı ülkeleri olmak üzere gelişen teknoloji tüm toplumu makineleştirdi. Sokaktan geçen insanlar selamlaşmaz oldu ve eski sohbet ortamları maziye karıştı. 
Şimdi konumuz olan yaşlılığı yorumlayalım,  filozof Çiçero yaşlılık ve dostluk kitabında(İ.Ö. 44) asker ve politikacı olan Themistokle’nin ileri yaşına rağmen sağlam bir hafızaya sahip olduğunu anlatıyor. Filozof Scipio ise; Nasıl oluyor da yaşlılık bana ağır gelmiyor ve üzücü olmayıp tam aksine bana tatlı da görünüyor. 
İnsanlar doğal olarak yaşlanacak, Batı toplumlarında insanlar 90 yıl yaşıyorlar. Jean Paul Sartre bir söyleşisinde; 70 yaşına geldim, bazen geçmişe baktığımda 25 yaşına dönmeyi hiç istemem. Gençliğimde çok yanlışlar yaptım. Okul yıllarında bazen okuduğum kitapları anlamakta zorluk çekerdim. Kendimi yeni insan olarak görmek için zamana ihtiyacım vardı. Politik olmamız gerekiyordu ve çok bilge gördüğümüz kişiler bize yabancı gelmeye başlamıştı. Bu sır dolu dünyanın bizlere verdiği bilgi bilimsel olarak ufkumuzu açmıştı. Ama kişiliğimiz gelişmemişti ve kendimizi ifade etmekte güçlük çekiyorduk. 
  1923 yılında Cumhuriyet’in ilanı 1789 laiklik ilkesini getirerek yeni insanı yaratmayı hedeflemişti. 14 Mayıs 1950 de seçimleri ile 27 yıllık CHP iktidarını değiştiren kadro aslında Cumhuriyeti geliştirecek heyecanlı kişilerden oluşmuyordu. Birçoğu genç olmasına rağmen kafa yapıları geçmişe dönüktü. 
Öyle ki 1789 devriminin getirdiklerini anlayamayacak kadar çağa yabancı idiler. Onlara aynın dediğimiz bazı kişiler destek vermişti, tıpkı yetmez ama evet çiler gibi. Yani yaratıcılığı olmayan gerçek yaşlılardı. 
Sartre bir konuşmasında; Kendimi 50 yaşlarında hissediyorum. Tanıdığım bütün insanlar genç ve 30’lu yaşlarda, onlarla daha iyi anlaşıyorum. Sartre gerçekleri söylüyor. İnsan kendini yenilemediği sürece hep yaşlıdır. 
Geçmiş yıllarda ilginç bir olay yaşandı,  Oscar’lı film yıldızı ve güzelliği ile göz kamaştıran Grace Kelly,  Monaco prensi ile evlenerek saraya gelin gitti. Süreç içinde kendi yaşamında boşluk duymaya başladı. 
Okuma merakı yoktu, bir ideali yoktu ve sosyal hayatı sıfırdı. Sonuçta yaşama ihtirasını kaybetti ve tarikatlara kaydı. Batıl inançlar peşinde koştu ve çok erken yaşlandı. Bir zamanlar tüm basın ve magazin dünyasını peşinde koşturan yıldız sanatçı, aslında yaşarken adeta bitkisel hayata girmişti.  Trafik kazasında hayatını kaybettiğinde ise basında küçük bir haber olarak yer aldı. Hayatı paylaşmaz iseniz ya da sosyal yanınız yoksa yaşlılık kapıda demektir. 
1930 yıllar, İngiltere ana muhalefet partisi muhafazakar parti başkanı Winston Çörçil, Avam Kamarasında konuşma yapar: “Baylar Almanya silahlanıyor, bir dünya savaşına hazırlanıyor.”
İktidar partisi Liberal partinin üyeleri ise; “Ne anlatıyor bu ihtiyar bunak” derler. Yaşlı diplomat, birikimli devlet adamı Çörçil geleceği görüyordu. Zaman içinde ona yaşlı bunak diyenler, savaş kapıya dayanınca, iktidarı Çörçil’e vermek için onun ayağına gittiler. 
Fransa’nın yeni asker kökenli lideri genç Napolyon’un iktidar olması sonrası içinde saklı olan Avrupa fatihi olma ideali sonucu tüm Avrupa’yı istila etti ve Napolyon’un teknik ordusu Moskova sınırlarına dayandı. 
Rus Çarı Aleksander savaş konseyini toplar ve generallere sorar: Moskova’yı nasıl savunacağız. En genç general, Çarım, Moskova’yı sonuna kadar savunacağız der. Yüksek düzeydeki tüm komutanlar onu destekler. Bunun üzerine Çar, 90 yaşına gelmiş olan General Kutuzov’a; Sen hiç konuşmadın generalim, söyler misin, ne yapmamız gerek? 
Kutuzov; Çarım, Napolyon’un güçlü ordusuyla savaşamayız.  Napolyon’a ucuz bir zafer verelim ve gelsin Moskova’yı teslim alsın. Bizim zamana ihtiyacımız var, Napolyon’la sonra hesaplaşırız. Napolyon tüm Avrupa’yı fethetti. Böyle bir ordunun karşısına çıkmak bizim için intihar olur. 
Sonuç; Yaşlı general haklı çıktı. Kış bastırdığında, Napolyon’un bir milyonluk ordusu soğuktan dondu. 
1972 Mayıs ayı CHP kurultayı, Bülent Ecevit’i genel başkan yapmaya kurultay delegeleri kararlı. Yalnız İsmet Paşa direniyor, Ecevit olmaz diyor. 
İsmet Paşa, 52 milyon insanın öldüğü, 2.Dünya Savaşından Türkiye’nin mucize bir diplomasi ile savaşın dışında kalmasını sağladı. Milli Şef olmayı ret eden İnönü, çok partili yaşama geçişte öncülük etti. 
İsmet Paşa dava adamı dönemin CHP eski genel sekreteri Kamil Kırıkoğlu’na, Ecevit’in neden CHP genel başkanı olmasına karşı olduğunu şöyle açıklıyordu; 1961 sonrası Başbakan olduğum dönemde Ecevit çalışma bakanı idi ve bu dönemde üç defa istifa etti ve son olarak genel sekreterlikten de benimle konuşmadan istifa etti ve istifasını bana elden gönderdi. Söyler misiniz yarın ülkeyi bu adamla nasıl yöneteceksiniz?   
Bunun üzerine CHP’nin önemli isimlerinden Kırıkoğlu dönemi anlatırken; İsmet Paşa yaşlı bir kahin gibi geleceği görmüştü der. Ama hepimiz Ecevit’in rüzgarına kapılmıştık ve yeni bir çağa geçeceğimiz umudunu taşıyorduk. 
1979 CHP kurultayında politik bir kişi olan Turan Güneş söz alır; Arkadaşlar ben sizlerden özür dilemek için söz aldım. Ecevit’in genel başkan olmasında benim birinci derecede sorumluluğum var. Ben hatalıyım ve hepinizden özür dilerim. Yarın Anıtkabir’e gidip İsmet Paşa’dan özür dileyeceğim. 
Ecevit’in genel başkan olması için çalışan eski genel sekreter Kırıkoğlu süreç içinde kanser hastalığına yakalandı ve Ecevit gidip onu hastanede ziyaret bile etmedi. 
Yaşlılık deyince tüm hatıralar insanın hafızasında canlanıyor. Geçmiş günlerde politik toplantılarda konuşmacıları dinlerken onları sorgulamak ve soru sormak bizim için uzay kadar yabancı idi. 
Bizim gibi ürkek yapıdaki insanların kendini aşması, soru sorması ve sorgulaması yeni bilgilerle ve zaman içerisinde oldu. Artık yurttaş olarak bizler de varız derken tunçtan zannettiğimiz ünlü konuşmacılar sorgulanamaz değildi. 
Çağ hızla gelişiyordu, Yuri Gagarin uzaya giderek uzayın sırrını çözmüştü. Dünya hızla değişirken bizler yaşlanmak istemiyorduk.