Halit KATKAT


Sandık Zayıf Bir Halk İradesidir

Halit KATKAT


Ülkemizde sandık demokrasisine geçtiğimizden beri birçok seçime hile karıştığı iddiaları yer alır. Bazen bu mühürsüz oylarla olur, bazen bir adreste birçok seçmen gösterilerek olur, bazen ‘trafolara kedi’ girer… Temsil sistemi ise ayrı bir hikâye… Seçilecek milletvekili,  belediye başkanı ve belediye meclis üyelerini parti yöneticileri belirler. Bunlar oy pusulalarındaki listelere girer. Bu hazır oy pusulalarını da seçmen seçim tarihinde sandık başına gidip daha önce verdiği kararla mühürleyip sandığa atar. Seçmen kendine sunulan listeleri sorgulama ve istemediği adayı listeden silme yetkisine sahip değildir. Sandığa giren oyların doğru düzgün sayıldığından kimse emin değildir. Böyle bir seçimde yapılanlardan ya da yapılmayanlardan iktidar sorumludur. Çünkü seçimin güvenliğinden sorumlu Yüksek Seçim Kurulundaki hâkimleri iktidar partisi atar. Bu bakımdan tarafsız olduğu söylenemez.

Bir şekilde oyların çoğunluğunu alan parti iktidara gelir. Muhalefet partisi seçim hilelerine itiraz eder. Ama YSK’nın kararı kesindir. Bizde muhalefet uysaldır. Öyle Güney Amerika Ülkelerindeki gibi sokaklara dökülmez. Ama bu defa yerel seçimlerde oyların çoğunu alan CHP Genel Başkanı, “Oyların çoğunu aldım, genel seçime gidip iktidar olabilirim” diye düşünerek genel seçim yapılması için sokaklara çıktı. Erken öten horoz misali erken seçim isteyip Cumhurbaşkanı adayını da açıkladı. Ama adayları ve belediye başkanları gözaltına alındı.

Ama dersine iyi çalışmamıştı. Emperyalist sistemde işler onun bildiği gibi yürümüyordu. Emperyalistlerin ülkede sözünü dinleteceği ama onların sözünden çıkmayacak bir tek adama ihtiyaçları vardı. Emperyalistlerin demokrasiye ihtiyaçları yoktur. Egemenliğe ihtiyaçları vardır. Onun için emperyalist sistem bineceği yeni atın huyunu suyunu bilmeden at değiştirmez. Cumhurbaşkanı adayının ve belediye başkanlarının çeşitli suç gerekçeleriyle gözaltına alınmasının bir nedeni budur. Diğer nedeni ise daha önce düzgün işleyen rant zincirinin halkalarının kopmasıdır.

Daha önce de çeşitli muhalefet parti belediye başkanlarının görevden alınıp yerlerine kayyım atanması na muhalefet partileri önce cılız sesler çıkarıp sonra sustular.  Daha önceki yazılarımda yazmıştım: Bu partiler seçmen tabanına dayanıyor, ama işçi sınıfına dayanmıyorlar. Bu bakımdan onların inandığı demokrasi de böyle oluyor.

Ne yazık ki onların inandıkları demokrasi açısından bir umut görülmüyor. İleri çıkan partileri törpüleyecekler. Muhalefet partileri iktidar partisinin şu sözünü hala anlayamamış gibi görünüyor: “Taraf olmayan bertaraf olur.” İktidar partisi adalet sistemi dâhil bütün sistemi bu ilkeye göre tasarımlıyor.

İşçi sınıfı bu partilere bakarak yolunu tayin edemez.