Halit KATKAT

Tarih: 22.06.2020 15:30

Seçilmişler, Atanmışlar ve Demokrasi

Facebook Twitter Linked-in

İktidar partisi tek kişi iktidarının güçlendirilmesi ve sistemin yeniden dizayn edilmesi için yeni adımlar atmaya devam ediyor. Bunlardan sonuncusu Baroların yapısının değiştirilerek bütünlüğünün bozulması, böylece tek kişiye biat eden, birçok parçalı siyasi bir yapı ortaya çıkarmak istemektedir. Bunun için yasa hazırlığında olması Baroları harekete geçirdi. Yürüyüşler çeşitli illerde polis barikatıyla engellendi. Barolara yapılmak istenen TMMOB´ye de yapılmak istenmektedir. Yine adaletsizlik konusunda rahatsızlığını dile getiren ve ‘adalet´ yürüyüşü düzenleyen ve polis barikatıyla karşılaşan bir diğer kesim de HDP. Burada ortak nokta elbette adil ve demokratik olmayan sisteme bir karşı duruş. Her ne kadar eylemler ortak olmasa da… Daha önce Kılıçdaroğlu tek başına adalet yürüyüşü yapmış ve buna toplumun emek ve demokrasi çevrelerinden güçlü destek gelmişti. Ancak bugün bu adalet arayışının toplumun adaletsizlikten yakınan kesimlerini birleştirememesi anlaşılır gibi değil.

Sağlık sorunları da adalet gibi temel sorunlardan biri şüphesiz. Pandemi döneminde birçok sağlık çalışanı ve uzman doktor Covit 19´a yakalandı, kimisi öldü. Ama sağlık çalışanlarının sorunlarını doğrudan sağlık örgütlerinden değil de gazetecilerden, sağlık bakanlığından dinledik. Oluşturulan bilim kurulu elbette o dönemde önemli bir işlevi olan bir kuruldu. Ancak kurulun içinde sağlık çalışanlarının ve Tabipler Odasının temsilcileri yoktu. Sağlık Bakanlığı bırakalım tüm ülkenin maske sorununu, sağlık çalışanlarının maske ve giysi sorununu bile çözemedi.Geçtiğimiz günlerde sınavlar vardı. Önce sınavlar yapılacak mı, yapılmayacak mı tartışması yapıldı. Sonra sınavlar öğrencilerin ve velilerin itirazına rağmen yakın bir tarihe alındı. Ardından hasta olan, virüs taşıyan öğrencilerin durumu tartışma konusu oldu. Maske takılacak mı, takılmayacak mı tartışması bunu takip etti. Bakanlık hasta olanlarla olmayanları ayrı salonlarda sınava sokacağını açıkladı. Ama sınav sonrası bakıldı ki hasta olanlar olmayanlarla aynı salonda sınava alınmış. Sınav sonrasında hasta olanlar karantinaya alınmış.

Yine önceki hafta yazdığım kıdem tazminatında yapılan değişiklik sendikaların ve konuyla ilgili uzmanların ve bilim adamlarının görüşü alınmadan hazırlanmış.

Bütün bunların ortak noktası nedir, diye baktığımızda şunu görüyoruz: Devletin başındakiler eğitim, sağlık, adalet, işçi hakları ve çalışma yaşamı vb konusunda karar verirken hepsine ya bakanlar, daha çok da devletin başındaki tek yetkili karar veriyor. Yani kendilerini bu konuların uzmanı sayıyorlar. Bu yöntem bilgiyi, deneyimi, kıdemi hiçe sayan ben merkezci, aynı zamanda demokratik olmayan bir yöntemdir.

Demokratik model şu olmalıdır; eğer işçilerle ilgili bir karar alınacaksa işçi temsilcileri ile birlikte alınmalıdır. Adalet sistemi ile ilgili bir karar alınacaksa hakim ve savcılar sendikası ve Barolarla ortak karar alınmalıdır. Sağlıkla ilgili karar alınacaksa Tabipler Odası ve Sağlık sendikalarıyla ortak karar alınmalıdır. Bütün bunlar olur mu, olmaz mı? Tartışmaktan ziyade bu adı geçen kurumlar kendi temsil haklarını bu doğrultuda savunabilir ve bilince çıkarabilirler. Demokrasi abidesi olarak gösterilen bugünkü Meclislerde meslek temsiliyeti yoktur. Meclise bir işçi seçilmişse bu işçilerin iradesiyle değil, bir partinin listeye almasıyla olmuştur. Bir avukat, bir doktor, ya da mühendis milletvekili olmuşsa bu kendi meslektaşlarının oyu ile değil bir partinin listesine dahil olmasıyla olmuştur. Burada demokratik bir meclis isteniyorsa bunun doğru ayaklar üzerine oturtulması gerek.

Burada şunu da eklemeden geçmeyeyim; bugün tek adamdan şikayetçi olan kitle örgütleri ve partiler illerde ve ilçelerde seçilmiş belediye başkanlarının üzerinde onları görevden alabilen iktidarın atadığı vali ve kaymakamların varlığını sorguladılar mı? Tek adam rejimine buralardan geldik.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —