Halit KATKAT

Tarih: 03.07.2018 10:45

Seçimler işçi ve emekçilere ne getirecektir?

Facebook Twitter Linked-in

Seçim tartışmaları muhalefet cephesinde devam ede dursun, iktidar sistemi oturtma çabalarına başladı. Her ne kadar ‘tek parti, tek lider´ sistemi hedeflendiyse de çıkan sonuç koalisyon olacağını gösterdi.

İşçi ve emekçiler açısından bakıldığında eski sistemin onlara vereceği bir şey olmamıştı; getirilmek istenen sistemin de onlara bir faydası olmayacaktır.
Bakıyoruz, aynı sınıf çıkarlarına sahip emekçilerin, hangi sınıfa ait olduklarını unutarak, bir kısmı zafer kutlarken, bir kısmı derin bir hayal kırıklığı yaşıyor. Kampanya döneminde bile grev yasaklarıyla övünen bir iktidar yeniden kazandı diye bayram etmek, en ufak sınıf bilinci olan hiçbir işçinin yapacağı bir şey değildir.
TÜSİAD´ın “reform” çağrıları ve İçişleri Bakanı Soylu´nun muhalefete yönelik tehdit açıklamaları işçi ve emekçileri nelerin beklediği konusunda yeterince fikir veriyor. TÜSİAD ‘reform´ derken işçilerin bu kelimeden kendileri için çıkaracakları en ufak bir beklenti olamaz. Buradan işçi ve emekçilerin anlaması gereken, ‘vergilerin tabana yayılması´ yani vergi yükünün işçi ve emekçilere yüklenmesi, sermayenin vergi ve sigorta yüklerinin hafifletilmesi, ürünlere zam olanaklarının artırılması, grevlerin yasaklanması vb dir.
Hükümetler bu güne kadar hep ‘verginin tabana yayılması´ der dururlar da ne hikmetse demokrasinin, yönetme iradesinin tabana yayılması diye bir şeyden bahsetmezler. Çünkü onlara göre “yönetenler çoban” yönetilen işçi ve emekçi kitleleri de “sürüdür”. Hatta ‘ayaklar baş olur mu?´ cümlesini de bu amaçla kullanırlar. ‘Yani işçiler, emekçiler üretecek, onlar yiyecektir´; düzen böyle devam edecektir.
İşçi ve emekçilerin seçim sonuçlarına ilişkin bu çelişkili davranışlarının kökeninde bu güne kadar kendilerini yönetenleri seçmelerinin bir demokrasi görevi olduğunun, hatta demokrasinin sadece bundan ibaret olduğunun öğretilmiş olmasıdır.
İşçi ve emekçilerin yönetmeye istekli olmamalarının nedeni; sadece kendilerine gösterilen yere mühür basmaları ve verilen oy pusulasını sandığa atmalarının yeterli olacağı düşüncesinin kafalarına nakşedilmiş olmasıdır. İşçi ve emekçiler toplumun ezici çoğunluğunu oluşturdukları halde toplum yönetiminde hatta kendi sınıf örgütleri olan sendika yönetimlerinde bile iradeleri yer almaz.
Seçimlerde iktidar ve muhalefet arasındaki bu çelişki ve kutuplaşma, emek sermaye çelişkisini görmezden gelinmesine ve çelişkinin gizlenebilmesine de hizmet etmektedir. Bu aynı zamanda seçimlerin toplumsal güç dengelerini değiştirme olanağını da ortadan kaldırmış oluyor. Sermayenin dili ve kavramlarının “ortak değer” olarak kullanılması, onun çıkarlarına hizmet ediyor.
İşçi ve emekçiler mücadeleye önce kendi sınıf örgütleri olan sendikaları değiştirip kendi iradelerinin egemen olacağı sınıf sendikalarını yaratmakla başlamalıdırlar. Üretimden gelen gücün etkili kullanılması buna bağlıdır. Bununla ilgili geniş bilgi için önceki yazılarıma bakılabilir.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —