Nurullah ER


SEFALET

Nurullah ER


 

Akrabaları cenazelerinin ardından dövünerek, “Karanlık yere gidiyorsunuz, gittiğiniz yerde ne ateş, ne de yiyecek var" sözüne, Nasrettin Hoca cenazede yanı başındaki karısına dönerek, “Hatun bu cenaze mutlak bize geliyor!" der. 
Nasrettin Hoca, ülkemizin en büyük mizah yazarıdır. Bu yönüyle Türk ve dünya edebiyatında yerini almıştır. Eğer bugün   yaşamış olsaydı, günümüzdeki mutlak yoksulluğu nasıl anlatırdı bilmem.
Nasıl anlatılırsa anlatılsın, duyan olur muydu? 
Duyan olsa bile getirilen önerilere göre çözüm üretilir miydi? Yapılan eleştiriler dikkate alınır mıydı? 
Sefalet; yoksulluk, yaşam sıkıntısı içinde bulunmak, beslenme, giyinme, barınma gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamamadır.
Yıllardır ülkenin orta direği olarak bilinen emekliler, son yıllarda en alttakiler statüsüne girdiler. Geçmişte emekli olunca, emekli ikramiyesiyle; ev, araba alan, işyeri açan, maaşıyla çocuklarını okutup, evlendirme güçlerine sahiptiler.
Son yıllarda sefalet içinde yaşıyorlar. 
Bu yıl maaşlarına yapılan zam evlere şenlik.
Harca harca bitmez, hele sonradan yapılan yüzde beşlik ilaveyle yurt dışı seyahatlerine bile gider duruma geldiler.
'Ömrü yeten belki o günleri de görür' demekten başka teselli aklımıza gelmiyor.
Emekliler bu ülkenin en sahipsiz, kimsesiz, yalnız adamı oldular.
Sayıları nüfusumuzun beşte biri, eşleriyle yarısı.
Hayat pahalılığı ortada.
Verilen zam belli.
Bu sefalet yaşantısı içine emeklilerin durumu; Abbas Sayar’ın Yılkı Atı romanının konusuna çok benziyor. Roman, gençliğinde sahibine çok yararı dokunmuşken yaşlanmasının ardından, sahibi tarafından doğaya terkedilişini, acımasız doğa koşullarında atın hayatta kalmasını anlatır.
Böylesi bir yaşantıyı tersine çevirmek, ters yüz etmek emeklilerin elindedir.
Emeklilerin maaşına zam, siyasi iktidar tarafından yapılıyor.
Önümüzdeki günlerde yerel seçimler olmasına rağmen, hükümet emekliye kemer sıkma politikası olarak bilinen İMF talimatları benzeri olan zam yaptı. Emeklinin oyunu çantada keklik görüyor. Emeklilerimizi enflasyona ezdirmeyeceğiz diyerek, 2024 yılını Emekli Yılı ilan ettik diyor. 
Değil enflasyona ezdirmemek, emeklinin ezile ezile posası çıkmış, 2024 Emekli yılı olmaktan öte sefalet yılına dönmüş.  Yapılan zam, cebine girmeden su gibi akıp gidiyor, müsebbipleri zeytinyağı gibi suyun yüzüne çıkıyor. 
Yirmi binin üzerindeki açlık sınırına rağmen, on bin lira maaş alan emeklinin bu enflasyon ve zamlar  karşısında yaşayabilmesi için sihirbaz olması gerekiyor.
Yerel seçimlere start verildi. Bir çok aday belirlendi.
İktidarın ve siyasi partilerin yerel seçimlerde yarattıkları algıyla, İstanbul ve Ankara seçimleri öncelikli görülse de her şehrin, kasabanın belediye başkanlığı o şehirde yaşayanlar için önemlidir.
Belediye başkanları emeklilerin, maaşlarına zam yapacak yetkileri olmasa da, sosyal belediyecilikle onların sorununa yardımcı olacak ve çözecek yetkilere sahiptirler.
Tüm partiler 'kazan kazan' oynuyor.
Enekliler seçimlerde ne zaman 'kazan kazan'ı oynayacak? 
Siyasi partilerin geleceğinin değil de, kendi geleceklerini düşünerek  ne zaman oy  kullanırlarsa kazan kazanı oynamış olacak, kem talihleri de o zaman değişecek.