Halit KATKAT


Sel felaketi ve yerel yönetimler

Halit Katkat



Muğla´nın Bodrum ilçesinde iki gün önce bir sel felaketi meydana geldi. Bu haber gazetelerin birinci sayfasında “Bodrum sele teslim”, “Bodrumda savaş manzaraları” başlıklarıyla yer aldı. Haberle ilgili resimler gerçekten bir savaş manzarasını andırıyordu. Asfaltlar patlamış, arabalar denize sürüklenmiş, evleri sular basmış. Haberde şöyle deniyordu “Bugün sabaha karşı etkisini artıran sağanak, sele neden oldu. Yüksek kesimlerden inen yağmur sularının önüne katıp getirdiği çöp ve kaya parçaları, rögarları tıkadı. …caddeleri ile bazı ara sokaklar sel suları nedeniyle dereye döndü. Sel suları asfaltı sökerken, onlarca ev ve işyerini de su bastı.”

Bu felaket sadece Bodruma özgü değil, son yıllarda betonlaşan bütün kentlerimizde bu manzarayı görmeye neredeyse alıştık, ya da alıştırıldık. Kış mevsimi kendini daha yeni göstermeye başladı. Önümüzdeki hafta ya da aylarda bu tür olaylarla karşılaşacağımızı söylemek için kâhin olmaya gerek yok. Her zaman yazılıp söylendiği gibi kentlerde yeşil alanlara inşaatlar, yollar, AVM´ler yapılarak betonlaştırılıyor. Betonlaşan alanlara düşen yağmurun tahliyesi için yeterli su giderleri yapılmıyor, derelere bina yapılarak önü kapatılıyor. Suyun önünü kapatıp felakete yol açan sorumlulardan hesap sorulmuyor, hatta felakete neden olan inşaat müteahhidi yeniden kendisine iş verileceği için seviniyor.

Bodrum ülkemizin en çok turist çeken gözde ilçelerinden biri… Ama aynı zamanda yazın su kıtlığı çekilen bir yer. Yıllar önce İnşaat Mühendisi bir arkadaşım orada ev yaparken evin bodrum katına su sarnıcı yaptırdığını söylemişti. Nedenini de “yazın su kıtlığı var; kışın yağan yağmurları sarnıçta biriktirip yazın kullanmak için yaptırıyorum” diyerek açıklamıştı. Evet, bu bir çelişki yazın su bulamıyorsunuz kışın evleri sular basıyor. Bu günkü teknoloji ve teknik bilgi ile bu çelişkiyi çözmek zor değil elbette… İnşaat Mühendisi arkadaşım bunu kendi ihtiyacına göre çözmüş. En basitinden yerel yönetimler de buna benzer çözümler bulabilirler. Bir düşünün Hollanda´nın topraklarının büyük kısmı deniz seviyesinin altında, Paris kentinin ortasından koskoca Sen nehri geçiyor; “Hollanda veya Paris´i su bastı” haberlerini hiç duydunuz mu? Burada “felaket Allah´tan geldi”, ya da turistik bölgeler için “açık saçık giyiniyorlar ondan oluyor” diye yorum yapanlara şunu sormak isterim: Avrupa´da bu tür felaketler ya olmuyor, çok nadiren olsa bile zarara yol açmıyor; onların inancı daha mı kuvvetli? Hayır, onlar ilk olarak işlerini Allah´a bırakmıyor; teknolojik bilgilerine ve donanımlarına güveniyor. İkincisi yerel yönetimler halk tarafından denetlenebiliyor.

Burada yerel yönetim seçimlerinin gündeme geldiği bu günlerde bir kere daha şunu belirtmek gerekir ki kentin yaşanabilir ve felaketlerde zarar görmeyen bir kent olabilmesi için o kentte yaşayanların yönetime ve kararlara katılabileceği, aynı zamanda denetleyebileceği bir yerel meclise ihtiyaç var. Kent konseylerinin bu işlevi yerine getirmesi için kent konseyi bileşenlerinin ve kent halkının bu konuda ısrarcı olmaları gerekir.