Sadullah ÇAĞLAR


SİNEMA TARİHİNDE BİR YILDIZ

Sadullah Çağlar


İtalya geçmiş tarihten günümüze kadar pek çok efsane sanatçı çıkarmıştır. Opera ve mimari başta olmak üzere edebiyatı içeren pek çok eserler öne çıkmıştır. Örneğin Dante ve ünlü eseri İlahi Komedya´nın önsözünde TS Elliot şöyle der; “Dante ve Shakespeare edebiyatta dünyayı paylaşır.”

İnsanlığın gelişim sürecinde İtalya´nın Milano şehri son derece özel ve romantik bir konuma sahiptir. Milano´da sessiz sinema döneminin en popüler yıldızı Rudolph Valentino´nun heykeli dikkat çeker.

Görkemli meydanda beyaz perdenin şimdiye kadar gelmiş en yakışıklı sinema sanatçısı Valentino´nun Şeyh Ahmet´in oğlu filminde giydiği çöl bedevisi kıyafetiyle heykeli oldukça etkileyicidir.

Acaba bir sinema sanatçısının heykelini yapacak kadar önemli olan şey nedir? Hollywood sürekli efsane sanatçılar yaratmıştır. Sinemanın başlangıç yıllarında sessiz film çekilirdi. Filmin oyuncusu sanatını öne çıkarırdı. Konuşma olmadığından yüz ifadeleri öne çıkardı.

Sesli film çekim başladığında pek çok sanatçı buna itiraz eder. Charlie Chaplin sesli filme karşı çıktı çünkü onun tüm başyapıtları sessiz film olarak çekilmişti.

Tempo mecmuası 9 Şubat 1994 tarihli sinemaya geniş yer verdiği bölümde Valentino için şöyle yazıyordu: Sessiz sinemanın en büyük yıldızı Valentino 1895 yılında dünyaya gelmiş, 1913 yılında ABD´ye göç etmiştir.

1918 yılında Hollywood´a adım atan Valentino ilk başrol filmini Mahşerin Dört Atlısı filminde oynadı. Şeyhin oğlu Ahmet filmiyle ise kısa zamanda şöhreti yakaladı. Akdeniz insanının estetik görüntüsü, siyah gözleri ve yüz güzelliği sayesinde Valentino kitleleri etkiledi.

Giydiği kıyafetler moda oldu. Saçlarını briyantin ile tarayıp ortadan ayırması genç kuşak tarafından örnek alındı. Valentino gibi giyinmek moda olmuştu.

Hollywood´un büyük film yapımcısı MGM şirketi sürekli şöhret sanatçı yaratır. Valentino da bunlardan sadece biriydi. Sinema ile ilgilendiğim tüm dönemlerde Valentino´nun filmleri hep ilgimi çekti.

Geçmiş zamanlarda bu filmlere ulaşmak zordu. Batı ülkelerinde ise sinematek salonlarıyla bu filmlere ulaşmak çok daha kolaydı. Film meraklısı ve yaşça benden büyük bir arkadaşım bir dönem Beyrut´ta yaşamıştı ve maddi durumu da oldukça iyiydi.

Bana bir gün dedi ki; “Sadullah ben Beyrut´ta iken Ben Hur filminin ilk yapımını ve Valentino´nun iki büyük filmi olan Şeyhin Oğlu ve Kanlı Meydan filmlerini gördüm.” Mükemmel filmlerdi. Daha sonraki yıllarda bu filmleri yeniden çektiler ama asla ilk çekimdeki güzelliği ve orjinalliği yakalayamadılar. Zira ilk çekimlerde senaryo yazılırken esere bağlı kalınmıştı.

1974 yılında Almanya´ya gitmiştim. Bremen şehri Almanya´nın Paris´i sayılırdı. Bir Cumartesi günü Bismark meydanına yakın sokakta küçük bir sinema önünde sessiz filmlerden, üstelik Valentino´nun Kanlı Meydan filmi oynuyordu ve gelecek hafta ise Şeyhin oğlu Ahmet filminin geleceğini görünce gözlerime inanamadım.

Gişeden bir bilet aldım salona girdim. Yıllardır merak ettiğim film bir anda karşıma çıkmıştı. Şaşkına döndüm, adeta şok olmuştum. Kanlı Meydan filmini çok sevdim. Başrol oyuncuları arasında Tyrone Power, Linda Darnel ve müthiş güzel olan Rita Hayworth oynuyordu.

1941 yapımı olan film ikinci kez çekilmişti. Arjantinli yazar Manuel Puig Rita Hayworth´un ihaneti adlı romanında Kanlı meydan filmini şöyle anlatır; “Film mükemmel bir başyapıttır. Filmde çocuk yaşta boğa tutkusu olan Manuel arkadaşlarıyla beraber Madrid´e gider.

İspanya´da boğa güreşleri ise uzun yıllardan beri gelenekseldir. Yoksulluktan gelip şöhreti ve parayı yakalayan matador Manuel geldiği yeri ve yoksulları unutmaz. Kazancını yoksullara dağıtır. Sonunda köylüsü olan kızla mutlu bir evlilik yapar.

Ama süreç içinde şöhret başını döndürür ve evini ve dostlarını unutmaya başlar. Rita Hayworth müthiş güzelliği ile Manuel´i etkiler onu kendisiyle birlikte yaşamaya ikna eder ve Manuel´e bir yüzük hediye eder.

Sonunda bu güzel insan Manuel tüm dostlarını kaybeder ve şöhreti de gider. Onun düştüğünü gören vefasız kadın son olarak eski şampiyon Manuel ile gazinoda bir araya gelir.

Bu arada yeni şampiyon olan matador da gazinoya gelir Rita´yı dansa kaldırır. Rita olağanüstü güzel bir dans yapar, Manuel ise sinirden eliyle bardakları sıkarak parçalar.

Eski şampiyon matador birkaç gün sonra son boğa güreşini yapmak üzere alana çıkar ve yenik düşer, onu sedye ile içeri götürürlerken eşine seslenir ve hep seni sevdim diyerek Rita´nın parmağına taktığı yüzüğü çıkarıp atar.”

Aynı filmi Valentino 1926 yılında yapmıştı ve sessiz film çok daha duygusaldı. Her iki filmi izlerken çok duygulandım ve gözlerim doldu ama ikinci filmde Rita Hayworth´un ihaneti çok daha etkileyici idi.

Ne demişti bir sinema eleştirmeni; “Sinema iki saate sığdırılan bir dünyadır.”

Rudolph Valentino 31 yaşında öldüğünde bir çok kadın hayranı intihar etti. Aradan yüz yıl geçmesine rağmen Hollywood´daki mezarına her gün bir kırmızı gül bırakılır. Valentino´nun Milano´da bulunan heykeli bir şekilde etkileyen sanatçıya güzel bir vefa örneğidir.