Mehtap Sert


Sürçülisan Ettik İse Af Ola

Mehtap SERT


Toplumsal yapıyı şekillendiren dil sadece bir iletişim aracı değildir. Dil sayesinde gelecek nesillere kültürel miras aktarılabilir. Toplum değiştikçe dil gelişir. Dilin değişime ayak uyduramaması toplumsal düzende kaosa neden olur.

Gelişimin en önemli etkenlerden dil bazen şiddetin faili olabilir. Genellikle küfür, hakaret, küçümseme, alay etme, lakap takma şeklinde şiddet olarak karşımıza çıkar. Fiziksel şiddetten daha ağır etkileri vardır. İnsanlık onurunu hedef alır. Ülkemizde en yaygın şiddet dili cinsiyetçi küfürdür. Sinkaflı şekilde annenin, bacının anıldığı küfürler günaydın gibi meşruluk kazanmıştır. Medyanın çeşitli vasıtalarıyla şiddet dili artmakta ve kanıksanmaktadır.

Dil kullanımı ile birçok fiziki şiddeti bağlamından koparabilir. Medya bu hususta ciddi sıkıntılar yaratmaktadır. Pınar Gültekin ‘in katledildiği olayda medya manşetleri bedeninin yakılarak, üzerine beton dökülmesinden çok faille arkadaşlık bağını gördü. Medyanın üçüncü sayfa haberleri olarak yer verdiği kadın ölümlerinde dil hep kadını ötekileştiren bir yerdedir.

“Aşk cinayeti”, “Aldatılan koca affetmedi”, “Fatma öldürüldü” gibi. Aşk gibi insani bir duygunun, cinayet gibi en temel yaşam hakkını yok eden bir kelime ile aynı cümlede kullanılıyor olması şiddet dilidir. Diğer manşeti dikkate alsak kocaya af yetkisini veren kim? Fatma tek başına mı öldü? Öldüren kim? Kullanılan edilgen dil bir erkek tarafından öldürülen Fatma ‘nin failini soyutlaştırıyor. Tek gerçek Fatma’nın ölümü gibi.

Şiddet dili her yerde ve sürekli hedefinde kadınlar var. Kadın bedenide erkek bedeni gibi yerçekimine karşı direnç sergileyemiyor. Kadınlar erkeklere yaşla büyüyen kulakların yelkene döndü ya da burnun patlıcanla yarışıyor demiyor. Kanın böbreklerde pıhtılaşması ile oluşan sıvıyı atan organla ilgili de hiç yorum yapmıyor. Ancak erkekler kadının üreme ve besleme yeteneğine haiz organları için dizine değiyordu gibi lüzumsuz hakaretler yapabiliyorlar.

Dil kadının toplumsal konumunu belirlediği için önemsiyoruz. Kullandığımız dil yasadığımız coğrafya da eril tahakkümün etkisini ortaya koyduğu gibi bizim mücadele alanımızı da belirler. Basının katledilen kadınların isimlerini yazarken failden hiç bahsetmiyor oluşu mücadele alanımızın failin sorumluluğunu deşifre etmek olduğunu gösterir.

Kadına yönelik şiddetin tipik failleri genellikle kadınların eşleri, sevgilileri, babaları yani en yakınındaki erkeklerdir. Şiddet karşısında erkeklerin faile etkili yaptırımları olabilir. Dışlamak uzak durmak gibi. Ama bu konuda sorumluluk almak istemezler. Alacakları en fazla sorumluluk şiddet uygulayan erkek ben değilim cümlesidir. Burada dil devreye girer ve şiddeti bağlamından koparır. Çözüme ulaşmak için atacağımız ilk adım problemin adını koymaktır. Erkekler şiddet uyguladığı ve dilde bunu normalleştirdiği için binlerce kadın şiddete maruz kalmaktadır. “2025 yılında 500 kadın öldürüldü” cümlesi ile “2025 yılında 500 kadın erkekler tarafından katledildi” cümlesi arasında problemin kaynağını tespit etmek açısından net bir fark vardır.

Dilin kullanımı toplumsal hafızada statümüzü belirleyen temel etkendir. Kimseyi baymadığımız için bayan değiliz. Hiçbir Efendinin hanımı da değiliz. Kadınız.

Hatırlatmadan geçmek olmaz; “Üstüne güzeliz”. Gelecek nesillere şiddetsiz, cinsiyetsiz bir dil bırakmak için dilimize dikkat ediyor, problemi kaynağından kurutuyoruz.

Sürçülisan ettik ise af ola.