Hep söylenir “Tarihten ders çıkarılsaydı tarih tekerrür etmezdi.” Burada işçi sınıfı açısından çıkarılacak dersten bahsetmek istiyorum. Hep yazıyorum; işçi sınıfın kurtuluşu birlik olasında ve birlikte hareket etmesinde yatıyor. İşçi sınıfının bugünkü dağınıklığı sol kesim tarafından hep 12 Eylül darbesine bağlanır ve “12 Eylül darbesi işçi sınıfı üzerinden silindir gibi geçti.” denir. Arkasından “12 Eylül'ün sendikaları kapattığı, direnenleri içeri attığı, işkencelerden geçirdiği, grevleri yasakladığı için işçi ve emekçilerin ondan sonra toparlanamadığı” söylenir, yazılır. Bu 12 Eylül öncesi işçi sınıfının durumunu bilmeyenler ya da işçi sınıfını birleştirmeye niyeti ve takati olmayanlar için doğru ve uygun bir bahane bir gelebilir.
12 Eylül öncesine baktığımızda o dönem de de grev ertelemelerini görüyoruz. Sendikaların siyasi parti görüşlerine göre bölündüğünü görüyoruz. Bu bölünmenin silahlı çatışmalara kadar gittiğini görüyoruz. İşçi sınıfı o dönemde siyasi görüşlerine göre DİSK, TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ konfederasyonları olarak üç konfederasyona ayrılmıştı. En aktif mücadele yürüten DİSK idi. Diğerleri uysal sendika rolü oynayıp işverenlerle ve hükümetlerle iyi geçinmeye çalışıyor ve uğraşları toplu sözleşme sınırlarını aşmıyordu. Ama DİSK onlardan ayrı olarak 12 Eylül öncesi politik mücadele de yürüterek DGM’lere karşı mücadele etti. Ve o zaman işçilerin sloganı“DGM’ leri ezdik sıra Mess’de” idi. DGM'ler, 1973 yılında kurulan ve terörle mücadele, devletin güvenliğine yönelik suçlar ve organize suçlarla ilgili davalara bakan özel mahkemeler olarak kurulmak isteniyordu. Ama esas amacı gelişen işçi sınıfı mücadelesinin engellenmesi idi. Bu bakımdan DİSK’in eylemleri sayesinde yasa 12 Eylül darbesine kadar yasallaştırılamadı.
Darbenin yapılacağı 11 Eylülde DİSK’e ulaşıyor. 12 Eylül darbesi yapılmadan önce Ecevit’in haberi olduğunu darbeden birkaç gün yaptığı konuşmadan anlıyoruz. Ne diyordu Ecevit: “Sonunda korkarım ki biri çıkar, düdüğü çalar, ‘oyun bitti, herkes evine’ der ve bir anlamsız oyuna dönüşen demokrasi de böylece sona erer.(...) Yıldırım koç “Türkiye İşçi Sınıfı Tarihi
Darbenin geleceği bilindiği halde neden engellenemiyor? 11 Eylülde darbe haberini alan DİSK neden harekete geçmiyor? DGM’yi durduran DİSK darbe olurken nerede? Soruları elbette bütün işçi sınıfının sorması gereken sorular olmalıdır. Hâlbuki darbenin lideri Kenan Evren darbeden sonra yaptığı ilk konuşmasında “başlangıçta biz korktuk” diyordu. Neden korkmuştu Kenan Evren? İşçi hareketinden korkmuştu. Genel grevden korkmuştu. Ama korktuğu başına gelmedi. Darbeden sonra TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ konfederasyonları darbeyi destekleyen açıklamalar yaptılar. DİSK ve direnen sendikalar kapatıldı, sendikacılar tutuklandı.
Burada işçi sınıfının kendi politikasını yapmayıp, sendikaların siyasi partilere göre bölünmesinin ceremesini çektiğini görüyoruz. Eğer bütün ülkenin işçileri sınıf sendikalarında örgütlenip genel grev yapabilselerdi 12 Eylül darbecileri başarıya ulaşamayacaktı. Şimdi yeniden soralım, işçi sınıfı birlik olsaydı 12 Eylül darbecileri işçi sınıfı üzerinden silindir gibi geçebilir miydi? Egemen sınıflar ülkeyi yönetirken işlerine geldiğinde demokrasiyi, işlerine geldiğinde dikta rejimini kullanırlar. İşçi sınıfı çıkarlarının korunmasını egemen sınıflardan bekleyemez. Her sınıf kendi politikasını yürütür.