Nurullah ER


TASARRUF

Nurullah ER


Seçim dönemi bitti geçim dönemi başladı.

Seçmene; bir daha... bir daha... diye diye yirmi iki yılda girdiği her seçimi kazanan AKP, bu seçimi kaybetti. 

Seçimi kaybedişlerine dair bir çok faktör olsa da, “Boş tencere!”

Boş tencerenin dua tutmadığını söyleyen halkın büyük kesimi bu seçimde oy vermedi ve yerel seçimlerde bir çok il ve ilçe belediyeliklerini kaybettirdi ve ikinci parti durumuna getirdi.

Şimdi telafisine çalışılıyor.

Yıllardır halkın büyük kesimi açlık ve yoksulluk standartalarında yaşamakta. Hayat pahalılığı can yakıyor, işsizlik büyük bir eziyet, geçinmemenin ötesinde yaşayamama... Bu, yıllardır iktidarın uyguladığı bir ekonomi politikasının sonucu. Artık bıçak kemiğe dayanmış.
Farkında olmalılar ki, düne kadar şahşahalı yaşama, savurgan harcamalara yapılan eleştirilere; “bunlar o kadar dikkata alınacak harcamalar değil, çerez parası” diyen Maliye Bakanı Şimşek, aylardır yurt dışında para arayışında, yatırımcı peşinde olmalı ki, kimsenin denize atacak, havaya savuracak parasının olmadığını görmüş olmalı ki, ayağının tozuyla  13 Mayıs tarihinde bir Tasarruf Genelgesi yayınladı.

Ne var ki dağ fare doğurdu.

İtibarda tasarruf olmaz düşüncesi daha etkinliğini sürdürüyor olmalı ki, siyaset ve saray harcamaları, çalışanları, birkaç maaşlılar, büyük şirketler kapsam dışı kaldı. 

İMF’siz, İMF Politikalarının uygulanması kararı alındı.

Yine fatura emekçiye, emeklilere kesildi.
Kemer sıkma politikası.

Memurların, kamu çalışanlarının servis araçlarını kaldırma kararı alınınca bir Temel fıkrası aklıma geldi. 

Temel’in oğlu kan ter içinde eve gelir. Telaşlı halini gören Temel oğluna sorunca, “Baba bugün yüz lira kår ettim, otobüse binmedim, yanından koşarak geldim” deyince, baba, “biraz daha akıllı olsan da taksinin yanında koşsaydın” der.

Tasarruf amaçlı servisleri iptal edilen memurlar, kamu çalışanlarının kendi imkanlarıyla işe gidip gelmeleri, Sayın Bakınımızın deyimiyle “tasarrufun çerez parası“ eder mi acaba? 

Tasarruflu olmak israf etmemektir. Zorda kaldığında değil, bolda olduğunda yapılması gereken bir yöntemdir.

Tasarruf dönemsel bir tedbir değil, bir iş yapmadır, dünya görüşüdür, haline göre hallenmedir.

Günü yaşamak değil, geleceği yaşanır kılmaktır.

Zevklerimizle, sorumluluklarımız arasına denge kurmaktır.

Kendini değil, ülkeni ve dünyayı düşünmektir.

Açıklanan Tasarruf Genelgesi, sözde yaşanan ekonomik krizden çıkmak için baş vurulan bir yöntemdir. Alınan her ekonomik kararın bir faydası, bir de maliyeti vardır. Yaşayıp göreceğiz, fayda kime sağlanacak, maliyet kimin omuzlarına yüklenecek yaşayıp göreceğiz.

Bir dünya buhranı, savaşlar, doğal afetler, salgın hastalıkların dışında yaşanan ekonomik krizler; ülke yöneticilerinin, siyasi iktidarların plansız ekonomilerinin sonucudur. Bir ülke ulusal kaynaklarını değerlendiremiyor, üretim yapamıyor, verimli çalışamıyor, gelir gider dengesini kuramıyorsa; savurgan harcamalar, şatafatlı yaşam peşinde koşuyorsa, yolsuzluk ve yoksullukla mücadele edemiyorsa her zaman ekonomik krizlere açık demektir. Ülkemizde yıllardır dışa bağımlı ekonomi politika izleyen siyasi iktidarlar, ülkeyi sürekli ekonomik krize itip acı reçetesini halka içirmek, bedelini de yoksul, emekçi kesime ödetmektedir. Üç beş yıllık değil, yirmi iki yıllık AKP iktidarının ülkeyi getirdiği durum ortada. Yaşanan bu hayat pahalılığının, çekilen yoksulluğun, yaşanan işsizliğin Sayın Bakanın tabiriyle çerez parası olacak makyajlı tasarruf genelgesiyle çözüleceğe pek benzemiyor.