Bilim ve Sanat Dergisinin 1987’de yayınlanan 75. sayısında Türkiye’de geçtiğimiz ocak ayında Nükleer Savaşın Önlenmesi İçin Hekimler Derneği adıyla yeni bir dernek kurulduğunu yazıyor.
Çeşitli İllerse çalışan hekimler, diş hekimi, veteriner, eczacı ve diğer sağlıkçılardan oluşturulan derneğin geçici yönetim kurulu başkanlığına Prof. Dr. Leziz Onaran getirildi. Derneğin merkezi A.B.D.’nin Boston kentinde bulunan Nükleer Savaşı Önlemek İçin Uluslararası Hekimler Birliğinin amaçlarının benimsendiği açıklandı. Kısa adı IPPNW olan birlik, 1985 yılında Nobel Barış Ödülünü kazanmıştı.
Türkiye’de 1987 yılında nükleer savaşın önlenmesi için kurulduğu yazılan derneğin devam edip etmediği bilinmemekte.
Örneğin 1950 yılında Barış Derneği aydınlar tarafından kurulduğunda Demokrat Parti henüz 2 aylık iktidar idi. Kore savaşı başlangıç dönemi Haziran ayı gazetelerde bir haber, ülke genelinde sarsıntı yarattı: Türkiye Kore savaşına katılma kararı aldı. 2 aylık iktidar yönetimi, Bursa’da Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes başkanlığında Kore savaşına destek amacıyla 4500 kişilik askeri birlik gönderdi.
Bakanlar Kurulu savaş kararını meclise getirip tartışma yapılmadı.
CHP lideri İnönü, Meclis’te o gün şu şekilde hitap ediyordu: Ülkenin büyük sorunu savaş kararı alınıyor ama parlamentoya gelmeden. İktidar tarafından Muhalefete hukuksal olarak bilgilenmedik.
Oysa Demokrat parti söz milletin diye yönetime gelmişti.
Kore savaşı ülke halkı üzerinde çok tepki çekti.
1923 tüm Cumhuriyet ve CHP döneminde 1950 yılına kadar Türkiye’de sınır komşularıyla çatışma olmadı. En önemlisi yakın sınır komşumuz ülkelerin içişlerine karışmadı.
Şimdi neden savaş?
İsmini dahi duymadığımız bir ülke olan Kore’ye neden destek oluyoruz. Önemli bir sorgulama.
Aklımıza Ruhi Su’yun söylediği seferberlik türküleri geldi.
Mızıka çalındı düğün mü sandın.
Yemen’e gideni gelir mi sandın
Yemen yemen kanlı yemen
Soyka Yemen yiğit koymadı bizden
Kore’ye gidecek askerleri seçimi yapılırken Kırıkhan’da bir toprak ağası ailenin oğlunun ismi geçer.
Fakat birkaç gün sonra gidecek kafilede isim değişir. Yeni bir isim, kasap Ramazan’ın oğlu Enver kafileye dahil edilir.
Kırıkhan’da kasap Enver’den biz et almaya giderdik. Tezgâhta sürekli et kıyan Enver insan güzeli pos bıyıklı uzun boylu Anadolu delikanlısıydı. Kısa zaman sonra Enver’in çatışmada öldüğü haberi geldi.
Şimdi Kore’nin bozkır topraklarında mezarda yatan Enver ve Enver gibi o sahipsiz insanların akşamları çığlıkları göğe yükselirken acaba duyan var mı?
Haziran ayı içinde 1950 yılları İstanbul Galata Köprüsü üzerinde aydın kişilerin yer aldığı basın açıklaması yapılır. Ellerinde pankartlar tutan bizler bütün savaşlara karşıyız.
Adı Barış Derneği olan yönetici kişi dernek adına söz alır. Elindeki bildiriyi okumaya başlar.
Dernek Başkanı Behice Boran şöyle konuşuyor:
Arkadaşlar, biliyorsunuz Başbakan Adnan Menderes bakanlar kurulu kararıyla Kore’ye 4.500 kişilik asker gönderiyor.
Bu savaş bizim savaşımız değil, emperyalizmin paylayışım olayıdır. Bizim yoksul insanımız bilmediği topraklara gidiyor. Bunun sorumlusu kim?
Burada A.B.D.’nin çıkarları söz konusu sömürgeci sisteme destek olmayalım.
Sonuç Kore bildirisine karşı çıkan kişiler süreç içinde tutuklanıp hapse mahkûm edildiler.
Aslında geri kalmış memleketlerde barışı savunmanın bedeli ağırdır.
12 Eylül’de Barış Derneğinin hedeflenmesi aydın politik bilim adamların yıllarca cezaevinde kalmalarına ne diyeceğiz?
Barış Derneği Başkanı, Mısır, İran, Ürdün’de görev yapan büyükelçi Mahmut Dikerdem, 1987 yılında Bilim Sanat Kültür Dergisi ocak sayısında şöyle diyor;
NATO’ya bağlılık Türk dış politikasının değişmez ilkesi değil.
Bir örnek verelim, 1949 yılı Atlantik Paktı NATO’nun ilk kuruluşu, sonrası adı NATO olan A.B.D. silahlı gücün ilk komutanı Dwight D. Eisenhower.
NATO’nun kuruluşuna yönelik Paris’te basına yaptığı bir açıklamada; biz batı ülkeleri olarak ilk işimiz eski Alman ordusunu yeniden teknik silahlarla güçlendireceğiz yani eski konumuna getireceğiz.
Evet günümüzde Suriye’de yaşanan çatışmalar büyük bir tehlike oluşturuyor, acaba tehlikenin farkında mıyız?
Eğer İran, Kuzey Kore nükleer silahlara sahip olmasaydı çoktan hedef olurlardı.
1968 genç kuşaklar Adana incirlik hava üssüne yürüdü, sonuç tarih onları haklı çıkardı. Ama bedeli ağır ödendi. Nükleer silahlardan korunmanın çıkış yolu NATO’ya hayır demektir yani Bağımsız Türkiye.
“Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” Cumhuriyetin bu temel ilkesi ülkede nükleer savaşın önlenmesi için hekimler derneğinin kurulması halkın gelişmesi aydınlanma dönemine geçişti fakat zaman içinde bu kurumlar ne oldu?
12 Eylül sonrası Barış Derneği aydınları yargılandı.
Evet ne demiş Büyük Şair Nazım; Hiroşimalar, Nagazakiler bir daha olmasın şekerde yesin çocuklar…