Bugün dünyaya egemen olan kapitalist-emperyalist sistem kendinden önceki köleci ve feodal dönemlerden devraldığı tek adam yönetimini sürdürmektedir. Bugün ister burjuvazinin koyduğu kurallara göre işleyen sistemle seçilmiş olsun isterse atama ile gelmiş olsun bütün sendikaların, meslek örgütlerinin, kentlerin ve ülkenin başında tek adam yönetimi vardır. Bu tarihin en eski çağlarından beri gelen köhnemiş sistem artık toplumların gereksinimlerini karşılamaktan uzaktır. Bu sistem emperyalist tekeller, siyaset erbabı ve hatta mafyatik sermaye tarafından manipüle etmeye ve emperyalist yağmaya uygun bir sistemdir. Meclisteki parlamenterlerde üretim esas alınarak temsil edilmezler. Parlamentolarda toplumda sınıfların varlığını örtmeye yarayan bir temsil sistemi egemendir.
Köleci toplumun ekonomisi silah ve baskıyla çalıştırılan köle emeğine dayanıyordu. Kölelerin isyanları, isteksiz çalışmaları ve kaçmaları ile verimsiz hale gelen üretim sistemi, zorunlu olarak feodal sisteme dönüştü. Kölelere bir parça toprak verilerek ağalara, beylere üreten birer üretim aracı haline getirildi. Toprağa dayalı bu iki sömürücü sistemin üretim ilişkileri sanayi ve ticaretin gelişmesiyle ortaya çıkan burjuva devrimiyle sona erdi. Eski feodal üretim ilişkilerini sona erdiren kapitalizmin gelişmesiyle üretim güçleri üzerindeki egemenlik sermayeye geçti. Bu da kapitalist bireyciliği öne çıkardı. “Gemisini kurtaran kaptan” anlayışı ile bireylerin her türlü yolla para kazanmasının mubah olduğu kanaati ve isteğini yaygınlaştırdı. Bu anlayış doğrultusunda özelleştirmeye önem verip toplumun her türlü üretim alanları ve mülkiyeti özelleştirildi. Önceleri insanlar daha çok emeğiyle para kazanırken emperyalist aşamada borsa aracılığıyla hiç emek harcamadan, hisse senedi, faiz gibi araçlardan para kazanma arayışına girdiler. Hatta son dönemlerde bitcoin gibi sanal (hayali para) paradan para kazanma işleri gelişti. Bu sistem gençleri üretim alanlarından uzaklaştırdı.
Bu kadar kolay, yani paradan para kazanma işinden kolayca zengin olma hayali, sermaye sahiplerini de üretime yatırım yapmaktan uzaklaştırdı. Ama gerçek olan bir şey var ki bahsedilen alanlara yatırım yapılmayınca sanayi ve tarım ürünleri üretimlerinin de gerilemeye başlaması kaçınılmazdır. Sonuçta bu ürünleri bulamayan, elde edemeyen insanlar parayı yiyemeyecek, üstüne giyemeyecektir. Önceki dönemlerdeki gibi silah zoruyla insanları çalıştırsanız da bu sistemin sonu da onların sonu gibi olacaktır. Silahla egemenlik kurabilirsiniz ama silahla gıda ürünleri yetiştiremez, giyecek ve elektrik üretemez, petrol çıkaramaz, para bile basamazsınız.
Onun için çalışanlar, üretici sınıflar, kendilerini sömüren, yönetimde yer almadıkları, denetleyemedikleri bugünkü siyaset sisteminin dışında kendileri için bir sistem geliştirmek zorundadırlar. Artık üretenlerin, doğrudan kendi siyasetlerini yaptığı üretim alanlarında bulundukları sendika ve meslek örgütleriyle temsil edildikleri bir siyasi temsil ve meclis sistemi geliştirmelidirler. Bütün ülkelerin işçilerinin sermayeye karşı birleşmesi esas alınmalıdır.