Recep YILDIRIM


Yapay Zekâ

Recep YILDIRIM


Son zamanlarda iyice hayatımıza girdi bu söz. Kiminin korkusu, kiminin kurtarıcısı. Kiminin işsizliği, kiminin yeni fırsatı.

Umutsuzlukla umudu iç içe taşıyor yapay zekâ. Kolay ile zorluğu da birbirine koşut kılıyor.

Teftiş heyetleri harıl harıl yapay zekâ ile üretilebilecek belgeler konusunda iç hizmet kursuna alınıyor. Pek çok kurum, “ben robot değilim” uygulamaları başlatıyor.

Hukuk, mali müşavirlik, çevirmenlik gibi bürolar ciddi sıkıntılar yaşayacağa benzer. Bir çeviri bürosunda çalışan arkadaşım, kurum sahibinin eleman sayısını azalttığını ve yalnızca üslup gerektiren çevirileri kabul ettiğini anlatıyordu. Tabii yaptıkları her çevirinin yapay zekaya içerik kazandırdığını, başka bir deyişle kendi tabutlarına kendi elleriyle çivi çaktıklarını söylüyordu.

Başka sorunlarla da karşı karşıyayız. Askeriz, polisiz diyerek insanları dolandıran bir güruhun önüne geçilmemişken yapay zekâ tarafından üretilmiş sofistike belgelerle nasıl baş edecek insanlarımız?

Öyküyü anlatıyorsunuz yapay zekâ o senaryoya uygun film koyuyor önünüze. Karakter kadrosu ve olay örgüsü yazıyorsunuz yapay zekâ önünüze bir öykü, bir roman koyuyor.

Okullarda bu konuya ciddi bir şekilde eğilinmeli. Diyanet ve tarikatlarla iş birliği yerine üniversitelerin bilgisayar, yazılım bölümleriyle iş birliğine gidilmeli, öğrencilerin kötü niyeti derhal sezebilecekleri düzeye gelmeleri için vakit kaybedilmemeli.

Üniversiteler halka inmeli, mükemmel yazılmış kötü hikayelerden halkın nasıl korunacağını halka öğretmeli.