Meral Tabakoğlu TOKSOY


YAŞADIĞIMIZ KENT’TE NELER OLUYOR?

Meral Tabakoğlu TOKSOY


6 Şubat deprem felaketinin üzerinden 21 ay geçti. İskenderun’da yaşayan sade bir vatandaş olarak, aklımıza gelmeyen olaylarla karşılaşıyoruz. Bunların en başında ise depremin üzerinden neredeyse iki yıl geçtikten sonra, rezerv alan ilan edilen yerler. Sağlam raporu verildiği için o tarihten bu yana evlerinde oturan aileler bu haksız kararın şokuyla ne yapacağını, nereye başvuracağını şaşırmış haldeler. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, İskenderun İsmet İnönü Mahallesi, Şahin Tepesi mevkiinde yer alan, 46 ailenin oturduğu ve hasarsız olan üç binayı ev sahiplerinden tahliye etmelerini istedi. Apartman kapılarına, 18 Ekim’de asılan ilanla 18 Kasım’a kadar süreleri olduğu bildirilen yazılar asıldı. Yani, kış kapıya dayanmış iken, sadece bir ay süre verildi. Bu tarihe kadar evlerini boşaltmayanların, kolluk kuvvetlerinin yardımıyla, kapılarının açılacağı vurgulandı. Mahalle sakinlerinin daha önce duyduğu, fakat itibar etmediği fısıltılar, söylenti olmaktan çıkıp, bir anda gerçek oldu.

Ev sahipleri, konuyu kendilerine enine boyuna açıklayacak bir yetkiliye ulaşmak isteseler de muvaffak olamadılar. Hak sahiplerinden, Mükremin Kurtcephe ve Ali Dede Çimelek, dava açtıklarını ve Anayasa’nın verdiği tüm haklarını kullanacaklarını dile getirdi. Ailelerin (haklı olarak) en çok kaygılandıkları şey ise belirsizlik…

Evlerinden çıktıktan sonra ne vakte kadar yeni evlerine kavuşacaklar… Nereden, kaç metre kare ev alacaklar… veya alabilecekler mi? 

En mühimi, ne kadar borçlandırılacaklar…  

Dişinden tırnağından arttırarak aldıkları evlerin akıbeti ne olacak?

Bunların cevabını öğrenmek yasal hakları değil mi?

Yoksa, hak sahiplerinden Mükremin Kurtcephe’nin dediği gibi, “devlet vatandaşın evine mi çöküyor?” Diyelim ki evleri yapıp (en iyimser senaryoyu düşünürsek) iki yıl sonra borçlandırarak teslim ettiler, dar gelirli, yetmiş yaşını geçmiş bir vatandaş bu parayı nasıl ödeyecek? 

Bu iki yıl aileler nerede oturacak? 

Bu durumda, ev sahiplerinin barınma sorununu bakanlığın üstlenmesi gerekmiyor mu?

Devletin vereceği söylenen 7500 TL’ye kiralık ev bulmak mümkün mü? Sığınmacılara kucak açmakla övünen bir ülkenin, kendi vatandaşına üvey evlat muamelesi yapması ne kadar adil…

Bu soruların cevabını ilgili makamlardan beklemek ev sahiplerinin de kamuoyunun da hakkı değil mi?

6306 sayılı kanuna, Kasım 2023’te yapılan düzen/leme/ler yerleşik alanların da rezerv alan ilan edilip, içindeki sağlam yapıların da “iç” edilmesine yol açmış oldu… 

Bu evlerde oturan bazı hak sahipleri söylentilere inanarak evlerini hemen boşaltmışlar. “Devlet bize yeni ev verecek, hem de bizden para talep etmeden (!)” diyerek. Bu söylentinin doğru çıkmasını çok isterdim. Olması gerekeni yani… ama bugüne kadar böyle bir örnek ne gördüm ne de duydum.

Kısacası mağdur edilen vatandaşın aklında bin bir türlü, yalan yanlış, sorular cevaplar…

Rezerv alan ilanları nereye kadar devam edecek, sırada nereler, kimler var zamanla öğreneceğiz…
***
Attığımız her adımda yükselen binalar ve inşaat çalışmalarıyla karşılaşıyoruz. Kentimizin yenilenmesi, ayağa kalkması için bu gerekli ve umut verici. Ama bu çalışmalar yapılırken alınması gereken tedbirler göz ardı edilmemeli. Koca bir şantiyeye dönen İskenderun’da insan sağlığının hiçe sayılması, depremin travmasıyla baş etmeye çalışan insanları kale almamak değil midir?

Dev gibi kamyonlar, mahalle aralarını gün boyu arşınlarken, sulanmayan yollardan kalkan tozlar, sağlık sorunu olmayanları bile geleceğe potansiyel hasta olarak hazırlıyor. Halihazırda hasta olanlar ise zor bir süreçten geçiyor. Solunum yolu rahatsızlığı olan bir arkadaşımın, sapasağlam evinden sadece toz yüzünden taşınma kararı almış olması, işin ciddiyetini en iyi şekilde anlatıyor sanırım. Yerel yönetimin bu konuda daha hassas davranacağını ümit ediyorum. Zira kendilerinin de aynı havayı teneffüs ettiklerini hatırlatmak abes olur sanırım…

Şehrimizde taşınmak isteyince ev bulmak artık kolay değil. Bulunsa bile kiralardaki artış hepimizce malum…

Bütün bu sorunlarla beraber konteyner kentler yeni bir kışa hazırlanırken, başımızı çevirdiğimiz her yerde hala yıkılmayı bekleyen binalar…

Bunlar ne zaman yıkılıp ne zaman inşa edilecek ve konteyner kentler ne zaman boşalacak?