İlk konuşanın kaybettiği bir çocukluk oyunumuz vardı. 1, 2, 3 tıp. Bugün suskunluğu ile cezasızlık politikasına hizmet eden ve kazananı istismarcı olan bir oyun oynuyor adli tıp. Adli olayların çözümünde bilimsel raporlar hazırlamak için kurulan adli tıp birçok örnekte olduğu gibi Rojin Kabaiş dosyasında tarafsızlığı sorgulanır hale geldi. 198 yıllık tarihi maalesef adına şiddeti meşrulaştıran örneklerle dolu.
2009 yılında çöp konteynerinde parçalanmış cesedi bulunan Münevver Karabulut vahşice katledildi. Adli tıp olayın akabinde açıkladığı ilk raporda Münevver’in bedeninde iki farklı erkeğe ait sperm izine rastlandığını söyledi. Sonrasında bunlardan birinin Münevver’den önce otopsisi yapılan erkeğe ait tıbbi atık olduğu ortaya çıktı. Yaşanan süreçte uzmanlığına güvenilmesi gereken Adli Tıp’ın yeterince uzman yetiştiremediği ve iş yükünden hatalar yaptığı ortaya çıktı. Yapılan hata iş yükünden mi kaynaklıydı, yoksa soruşturma süreci aklama sürecine mi evirtilmeye çalışılıyordu bilinmez.
Tarihler 2022’yi gösterdiğinde adli tıp bu kez demans hastası Aysel Tuğluk için hapishanede yatabilir ve cezai ehliyeti vardır raporu verdi. Kadınların adli tıp önünde eylemi ile başlayan direnişi sonucunda adli tıp geri adım attı. Bu süreçte bize adlı tıpın rapor düzenlerken tarafsız ve objektif olmadığını politik kararlar verdiğini öğretti.
Geldik 2024 yılına. 21 yaşındaki Rojin Kabaiş, Van Yüzüncü Yıl üniversitesinde okul öncesi okuyan bir öğrenci idi. 27 Eylül’de kayboldu. 18 gün sonra cansız bedenine ulaşıldı. Adli tıp raporunda ölüm sebebinin boğulma olduğu herhangi bir şiddet izi olmadığını açıkladı. Oysa Rojin Kabaiş’in intihar etmesini gerektiren hiçbir süreç olmadığı gibi geride intihar sonucuna götürecek herhangi bir delil de mevcut değildi. Adli tıpın1 Kasım 2024 tarihli raporunda ilk raporda olmayan iki farklı erkeğe ait bulguya rastlandı. Ancak örneklerin vücudun hangi bölgesinden alındığı raporda yer almadı. İlk raporda yer almayan sonraki raporda yer alan ancak yetersiz delil soruşturmanın seyrini olumsuz etkiledi. Delil zincirindeki kopukluk belki de faillerin kaçmasına neden oldu. Adli tıp tarafından sürüncemede bırakılan ve Rojin’in babasının ısrarı sayesinde ortaya çıkan bulgular cezasızlık politikasına hizmet ettiği çok açıktır.
Münevver, Aysel, Rojin medya sayesinde Adli Tıp’ın çalışma /çalışmama taraflı pratiğini ortaya dökmüş oldu. Basına yansımayan, sahipsiz kalan yüzlerce aklanmış kadın istismarı dosyasında adli tıp var. 14 yaşında çocuğa 17 yaş raporu verebiliyor. Oysa ki bildiğimiz kadarıyla Adli Tıp’ın yaş tespitinde aralık vermesi gerekir. Neyse ki bu sefer mahkeme çocuğun görüntüsünü görmezden gelemedi.
Cinsel şiddet suçlarında yargının hali vahamet. Uzun süren yargılamanın yanı sıra adli tıp gibi delil zincirini bozan kurumlar şiddeti meşrulaştırmaktadır. Maruz kalanın süreçte şiddet döngüsünden çıkamaması, travmasının tetiklenmesi şikâyet konusundaki iradesini zayıflatmaktadır. Yargısından, adli tıp kurumuna cinsel şiddeti meşrulaştıran mekanizmalara karşı kadınların daha örgütlü irade sergilemesi gerekiyor. Yine iş başa düştü. O halde şimdi Rojin Kabaiş için birlikte hareket etme zamanı. Davası bize emanet. İstismarcılar ve ölümünden sorumlu olanlar hak ettiği cezayı alana kadar hukuk mücadelesi vermeye devam edeceğiz.