Alevilikte bir söz vardır: İyilik iyidir. Karşılık beklemeden yapılan yardımı kast eder. İnsanlığı temel alan felsefesi ile ailede ilk öğrenilen ahlaki değerlerden biridir. Yazımızın konusu Alevilik değil ama Gazze’de yaşanan süreç, dünyanın girdiği çıkmaza baktığımda dünyanın iyi olmaya ihtiyacı olduğunu hissettiğim için böyle bir girizgah yapayım dedim.
Kadınlar için toplumsal tehlikelerden biri de iyilik adı altında yapılan cinsiyetçiliktir. Özünde kadını yücelten cümlelerle başlayan ancak kadını toplumsal rollerine ve ataerkil kodlara hapseden davranışlardır. “Kadınlar naif yaratıklardır”, “Kadının doğasında incelik, zarafet vardır. Korunmaları gerekir”. Kadınların güzel olduğu ve dünyayı güzelleştirdiği kısmında eril erkeklikle hem fikirim. Ancak bu masum cümlelerin kadını yücelttiği yanılgısına düşmeyecek kadarda deneyim sahibiyim.
Kadınlar naif yaratıklardır güzellemesi ile başlayan, korunması gerekir ile son bulan cümlenin işaret ettiği şey gizli tehlikedir. Kadın yapısı gereği kendini koruyamaz onu koruyacak yegane varlık erkektir. Kadının tarihsel rolü bakım yükümlülüğünün yanı sıra evde oturup kadına özgülenen oje sürmek, saç taramak gibi işlerle uğraşmasıdır. Asıl hedefin bunlar olduğu niyet genellikle iyilikçi cinsiyetçilikle kendine kılıf bulur. Bu da genellikle fiziksel güce ilişkindir. Kadın taşıyamaz. Neden taşıyamaz? Erkeğin de bir taşıma, kaldırma güç sınırı yok mu? Erkek sonsuz bir güce mi sahip? Bu gücün oluşumunda etken evrimden bu kadar mı bi haberiz ?
Övgü adı altında sıklıkla karşılaştığımız bir genelleme de anneliğin kutsallığı üzerinedir. Burada kutsanan anne, çekirdek ailede doğurmuş annedir. Yoksa bizim anne dediğimizde anladığımız emek değildir. Bir kadın doğurarak anne olmaz. Herhangi bir canlıya bakmasıdır annelik. Bu bir ağaç olabilir, evcil bir hayvan olabilir, kendi anne babası ya da kardeşleri olabilir. Üreme yeteneği değerli bulmadığımızdan değil. Ancak kadını kuluçka makinesi gibi gören üreme yeteneği güzellemelerine karşıyız .
Gittikçe gerileşen, kadının evde olması gerektiğine inanan bir kitle meşruluk kazanmaya başladı. Altı yıllık tıp eğitimi, dört yıl uzman eğitimi alan bir kadının nöbetten sonra eve geldiğinde yemek yapamıyor oluşunu “Çok yoruluyor. Evde otursun. Çocuk yapalım. Ben onun yerine çalışırım” diye düşünen erilliklere maruz kalıyoruz. Aynı evi hangi sıfatla paylaşıyor olursanız olun kadın olmanız o evin bakımından sorumlu olmanız gerektiğini yüklüyor. Bu da size sizi düşünüyor gibi iyilik cümleleri ile geri dönüş yapıyor. Peki o kadar düşünceli iseniz neden temizlik işlerini paylaşmıyorsunuz? Erkekler kadınlar kadar güzel yapamıyor diye bir başka güzelleme içeren yanıt alıyorsunuz. Kadın mutfağa yakışıyor. Elinde lezzet var. O halde neden yemek sektöründe erkek egemen bir hiyerarşi var. İşine gelince ataerkil sistemin erkek işi, aksi halde kadın naifliği. İyilik adı altında kadının toplumsal rollerine hapseden bir anlayış söz konusu. İyilik ve eril erkeklik denince babaannemin çok güzel bir sözü aklıma geliyor. Yumurtlamadıktan sonra kargalardan benim tavuğum.
Dünya değişiyor. Kadın kazanımları sürekli tehdit altında. Ataerkil düzen varlığını devam ettirmek için sürekli bir yol deniyor. Cinsiyetçi iyilik bunun en masum hallerinden biri. Evrim gibi basit bir açıklaması olan erkeğin fiziksel gücün erkeği kadından daha makbul yapmıyor. Kadının güzelliği, zarafeti, fiziksel gücünün daha kısıtlı olması onun kamusal alanda olmasına engel değil. Genciz, güzeliz, yaratıcıyız, üreticiyiz, akıllıyız ve her alanda biz kadınlar yaparız. Canım kadınlar iyi ki varsınız. Güzellikle kalın.